Batı tarzı Kapitalizm Çin’e uygun mu?

Batı’da gayet iyi işleyen sosyal sistemler neden Çin’de başarısız oldu? ÇKP parti şefi Merkezi Sosyalizm Enstitüsü’nün başkan yardımcısı birinci vekili Pan Yue, bu soruları yanıtlayan bir yorumu kaleme aldı.

China Today Türkiye Dergisi’nde çıkan söz konusu yorumun geniş bir özetini sunuyoruz. Çin, feodal sistemlerde değişiklikler yaptı ve kapitalizmi çok kez referans olarak kullandı. Ancak tüm bu denemeler boşunaydı. Konuyu Çin medeniyetine özgü gelenekler ve karakteristikler bağlamında inceleyebiliriz.

Çin medeniyetinin çekirdeğinde “büyük birliği” elde etme yeteneği bulunuyor. Bu kavram, İlkbahar ve Sonbahar ve Savaşan Devletler döneminde (M.Ö. 770-221) ilk kez gündeme geldi. O dönemde Konfüçyüsçülük, Taoculuk, Mohizm, Yasalcılık gibi düşünce okullarının hepsi “birliği sağlama”yı hedefliyordu. “Büyük birlik” sadece hükümdarların hedefi ve ülkenin yönetim teorisi olmakla kalmadı, aynı zamanda Çin halkının zihninde derin köklere sahip bir ideolojiye dönüştü.

Öncelikle bu kavram, ülke için merkezi ve birleşik bir politik form oluşturuyor. “Merkezi liderliğin gücü” (merkezi birleşik liderlik), ulusal birlik, il ve ilçe sistemi bunun üç politik unsuru. Birleşik merkezi bir yönetişim sistemi, Çin’in geniş topraklara, büyük ve dağınık bir nüfusa, karmaşık etnik gruplara sahip olduğu gerçeğiyle uyumlu. Günümüzde de bu kavram, Çin Komünist Partisi (ÇKP) liderliğinin ve Çin’e özgü karakteristiklere sahip sosyalizmin diğer temel sistemlerinin sürdürülmesi ve iyileştirilmesinde somutlaşıyor.

İkinci olarak, bu kavram farklılıklarıyla birlikte bütünleşmiş Çin ulusundan bir toplum inşa edilmesini sağlıyor. Çin ulusunun uzun zamandır bütünlüğünü korumasını sağlayan şey, bu anlayış ve bu anlıyışın yönetişimde uygulanması. Günümüzde de bu kavram, etnik azınlıkların bölgesel özerkliği ve topluluk düzeyindeki özyönetimi gibi Çin’in temel sosyalist sistemlerinin sürdürülmesi ve iyileştirilmesinde somutlaşıyor.

Üçüncü olarak “büyük birlik”, farklı kültürlerin muhteşem bir Çin medeniyetini oluşturmak üzere etkişelim ve yakınlaşmasını kolaylaştıran “kapsayıcılık ve uyum”da somutlaşıyor. Günümüzde de bu, Çin’in sosyalist kültür sisteminin sürdürülmesi ve iyileştirilmesinde somut ifadesini buluyor.

Batı ile aradaki farklar

Çin ve Batı’nın politik sistemleri aynı sistemin farklı aşamaları değil; doğaları itibarıyla farklı medeniyetlerin genetik zincirleri. “Büyük birlik” politik geleneğinde, Çin medeniyeti her zaman birliğe vurgu yaparken Batı “bölünme”ye daha fazla önem veriyor. Roma İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra Avrupa ülkeleri tekrar tekrar bölündü ve hiç yeniden bir araya gelmedi. Ancak Çin medeniyeti sürekli evriliyor ve ciddi aksaklıklarla karşılaşsa da hiç dağılmadı. Bunun temel nedeni, belirleyici niteliği “büyük birlik” olan politik toplum.

“Büyük birlik”, ülkenin bölünemeyeceği, kaosa terk edilemeyeceği, ayrıştırılamayacağı ve medeniyetin parçalanamayacağı inancıyla şekillenen bir politik sonuç yarattı. Bu da Çin’in ulusal birliği her zaman bağlı kalınması gereken en büyük mutabakat olarak görmesine ve büyük Çin’in dağılmasını ne pahasına olursa olsun kabul etmemesine neden oluyor.

ÇKP ile Kuomintang (KMT/Milliyetçi Parti) arasındaki rekabekin sonuçları da ÇKP’nin özellikle Çin halkının temel çıkarlarını koruduğu, Çin medeniyetini bir topluluk olarak başarıyla yeniden inşa ettiği, politik ve ekonomik birliğin yanı sıra, yetenek birikimini ve farklı kültürlerin mutabakatını sağladığı için kapsamlı bir ilerlemeyi temsil ettiğini ortaya koyuyor. Bütün bunlar, ÇKP’yi Çin toplumunun politik omurgası haline getirdi.

Çin medeniyeti

Çin medeniyetinin eşitlik anlayışı da Batı kapitalizmindeki servetin özel mülkiyeti fikrinden farklı. Antik Çin toplumu sosyal eşitlik ruhunu savunuyordu; “büyük uyum” ideali, modern sosyalizmin ilk versiyonu biri olarak görülebilir. Çin’in “kıtlıktan ziyade eşitsizlik için endişe duyan” toplumsal psikolojisi, sermaye genişlemesi mantığından bütünüyle farklı. Özel mülkiyete dayalı bir üretim ilişkisi biçimi olarak kapitalizmin temeli ve mantığı, her zaman sınırsız kar arayışını ve sermayenin sınırsız genişlemesini gerektiriyor, bu da kaçınılmaz olarak zenginle yoksul arasında kutuplaşmaya, toprak müsaderesine ve sanayide tekelleşmeye yol açıyor. Bunlar tam da Çin medeniyetinin binlerce yıldır karşı çıktığı ve ortadan kaldırdığı şeyler.

Çin medeniyeti her zaman piyasa, ticaret ve serveti daha üst bir amaç olarak kabul ettiği insan gelişimi ve kaynakların insanların zenginleşmesi için kullanılması hedefi altında ele almıştır. Bu, Batı liberalizminin savunduğu “piyasanın kadir-i mutlaklığı” ve “piyasa toplumu” fikriyle taban tabana zıt bir tavır.   Çin medeniyeti her zaman topluma katkıda bulunmanın yollarını aradı.

Dışlayıcı kapitalist genişleme kültüründen farklı olarak, “kapsayıcı” bir kültürel topluluğu şekillendiren bu medeniyet, Çin’e özgü “birbirine benzemeyenlerin uyumu” bilgeliğini yarattı ve “dünyanın tek bir aile olduğu” inisiyatifini ortaya attı. Ancak Batılı hegemonyacı ülkeler hala emperyalist tarzı takip ediyor, piyasayı tekeline alıyor, askeri müdalelerde bulunuyor, renkli devrimler kışkırtıyor ve modern medeniyet kisvesi altında hegemonyacı bir dünya yaratıyor. Dolayısıyla Batılı kapitalist sistemin bir çok değeri Çin medeniyetiyle genetik bir çelişki içinde. Batılı kapitalist yolun Çin’de işe yaramamasının nedenlerinden biri de bu. (China Today Türkiye)



Yazar: Kerem Kofteoglu
1963’te Mardin’de doğdu. İlk ve lise eğitimlerini İstanbul’da tamamladı. Dünya gazetesinde Reklam Bölümü'nde işe başladı. Sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nı takip eden muhabirlerden biri oldu. Daha sonra sırasıyla Hürriyet Gazetesi’ne bağlı haftalık Ekonomist Dergisi ve Sabah grubunun Para dergisinde çalıştı. Bir dönem Turizm Yazarları Derneği’nin (TUYED) Başkanlığını yürüten Köfteoğlu, halen çeşitli dergilerde serbest gazetecilik yapıp, bazı kurumlara basın ve turizm danışmanlığı hizmeti veriyor.