Jianshui: Eski Kuyular ve Sıradışı Köprülerin Kenti

Çin’in güneybatısında yer alan Yunnan eyaletine bağlı Hani ve Yi Özerk İli’nin Jianshui ilçesi kendine özgü yanlarıyla öne çıkıyor. İnsanların burasıyla ilk tanışması, bölgeye özgü ot filizlerini, tofu ve tatlı patatesi öğrenmesiyle başlıyor…

Beyazlığıyla fildişini çağrıştırdığı için fildişi otları olarak da bilinen ot filizleri, Jianshui ilçesine özgü bir bitki. Bölgenin kendine has tofusu, özellikle popüler Çin mutfağı belgeseli “Çin’den Bir Lokma”nın yayınlanmasının ardından büyük bir şöhrete kavuştu. Jianshui’nin tatlı patatesleri şekerli ve nişastalı.

Lin’an olarak da bilinen Jianshui’de hem şehrin içinde hem de dışında muhteşem su manzaraları mevcut. Kent geneline yayılmış ve incelikli bir şekilde süslenmiş mahfazalara sahip kuyular, yöre halkına yüzlerce yıldır temiz içme suyu temin ediyor.

Bu antik kuyuların en ünlüsü, kentin batısındaki Qingyuan Kapısı’nın yakınlarında bulunuyor. Yöre halkının Daban Kuyusu adını verdiği kuyunun suyu, Yunnan Yıllık Kayıtları’na göre, eyaletteki diğer tüm kuyuların suyundan daha kaliteliydi.

Antik zamanlarda, kent genellikle sabahları su satıcılarının söylediği şarkılarla uyanırdı. Kuyunun yakınında yaşayan insanlar, omuzlarında dengeledikleri bambu sopalara astıkları kovalarda su taşırdı. Kuyunun uzağında yaşayan insanlara ise su satıcıları arabalarında taşıdıkları kovalarla su satardı. Kuyunun etrafında özellikle sabah ve akşam saatlerinde ciddi bir insan kalabalığı olurdu.

Daban Kuyusu’nun hemen karşısında bir tofu dükkanı bulunuyor. Burada satılan yöreye özgü ürünlerin muhteşem kokuya sahip aromasını çok uzaklardan bile hissedebiliyorsunuz. Dükkanın cana yakın kadın çalışanları tofu yapımında çok mahir. Kar beyazı tofu blokları, kondukları ahşap kutulardan adeta küçük şirin cinler gibi fırlıyor. Yöre halkı tofuya bayılıyor. Bir tofu ziyafeti hazırlamak için biraz odun kömürü, bir ızgara ve bir çift yemek çubuğu yeterli. Kentin dört bir yanında sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar standlara dizilmiş tofu düşkünlerini görmek mümkün. Bu da Lin’an’a özgü bir manzara oluşturuyor.

Soğuk sulu kuyular

Daban Kuyusu’nun yakınlarında bir başka kuyu daha bulunuyor. Suyunun Daban kadar kaliteli olduğu söyleyen Xiaojie Kuyusu’nun başlıca özelliği, suyunun soğukluğu ve dört metre derinliğindeki kuyunun özellikle yoğun yağmur fırtınaları sırasında hemen dolması. Suyun dibinde bambu çubuklarının etrafında huzurla yüzen bir kızıl balığın resmi bulunuyor. Kuyunun üzerinde durduğu platformun yanı sıra bordürleri ve duvarları taştan. Kuyunun hemen yanında zamanla ihtişamını yitirmiş bir ev bulunuyor.

Kuyudan su çeken yaşlı bir vatandaş, binanın Ruhlar Tanrısı’na tapan bir tapınağa ait olduğunu söylüyor. Kuyu suyunun soğukluğu, tapılan tanrıyla alakalı olabilir mi? Gerçek her ne ise, yöre halkı bu gayet soğuk suyu güvenle içiyor ve bir çoğu bu suyu içtiği için uzun bir hayat süreceğine inanıyor. Kentin en uzun yazılı tarihe sahip kuyusu ise uzak bir bölgedeki Zhuge Kuyusu. Jianshui ilçesini dolaşanlar, sıklıkla ve en beklenmedik anlarda, eski günlerin kayıtlarını tutan bu tür kuyularla karşılaşıyor.

Antik köprüler

Antik kuyular, Jianshui’de yaşamı besliyor. Bunlar kentin kalbiyse, kenti kat eden su yolları da onun kan damarlarını oluşturuyor. Lujiang Nehri ile Tachong Nehri’nin kesiştiği noktada yer alan Çifte Ejderha Köprüsü’ne bu ismin verilmesinin nedeni, söz konusu iki nehrin kıvrımlı iki ejderhayı anıştırması. Köprünün 17 kemeri bulunuyor; iki ucunda da birer pavyon yer alıyor.  Güneşin yükselmesiyle birlikte ışıltılı gül rengi bulutların suyun üzerindeki yansıması belirginleşiyor ve köprünün kemerleri gizemli bir dünyaya açılan kapılara dönüşüyor.

Jianshui kentinin 10 kilometre doğusundaki Lujiang Nehri’nin üzerinde yer alan S şeklindeki köprüye “göksel varlıklar köprüsü” deniyor çünkü bir zamanlar burada göksel varlıkların ayakizlerinin bulunduğuna inanılıyor. Yerel hikayeye göre, köprü inşaatında 100 usta zanaatkar çalışıyor ama bunların sadece 99’u yemeklere katılıyordu. Köprü tamamlandıktan sonra fanilerin ayak izlerinden farklı bir çift ayak izi bulununca inşaatta çalışanlara göksel bir varlığın yardım ettiği anlaşıldı.

Köprüdeki pavyonun içine oyma taştan bir mihrap inşa edilmiş. Geçmişte burada Buda’nın bir heykeli ve büyük bir çan duruyordu ama bugün geriye sadece çanın asıldığı kanca kalmış. Kancanın altında, zamaanla bir çok insanın taptığı bir nesneye dönüşen sıradışı bir taş bulunuyor. İnşasından bu yana geçen 300 yılı aşkın süreye rağmen köprü hala sapasağlam ayakta. Köprünün güneyinde inşa tarihini kayda geçiren yedi yıldız bulunuyor. Şaşırtıcı bir şekilde taşların üzerinde çevre korumayla ilgili yazıtlar bulunuyor; belli ki o dönemin insanları çevre koruma bilincine sahipmiş.

Nilüfer tarlaları

Şafak saatinde, omzuna astığı sırığıyla yaşlı bir çiftçiyi mandasını önüne katmış çamurlu bir yolda ilerlerken görebilirsiniz. Bu, Jianshui halkının günlük kır hayatından tipik bir manzara. Yöre halkı genellikle nilüfer havuzlarında tarım yapıyor. Yetiştirdikleri sebzelerden biri filkulağı; bu Yangtze Nehri’nin güneyindeki bölgelerde yaygın görülen bir ürün. Bitki, Jianshui’nin sembolü haline gelmiş durumda. Yöre halkı bunu çoğunlukla kızartarak yiyor, haşlama yemeklere ve salatalara ekliyor. Tarladan toplandıktan sonra çabucak bozulduğu için bitkinin toplandığı gün pişirilmesi gerekiyor. Nilüfer, Çin edebiyatında çoğunlukla dürüstlük ve zerafetin bir sembolü olarak kullanılır. Yöre halkı için ise para getiren bir tarım ürünü. Nilüferin taç yaprakları, tohum kapsülleri, tohumları, yaprakları ve kökleri yenebiliyor. Jianshui’de nilüfer tarlaları, yöre halkının karnını doyurduğu ve geçimini sağladığı gibi görsel bir ziyafet de yaratıyor.

Nilüfer tohumları ekildikten bir ay sonra suda yaprak açmaya başlıyor ve sulak tarlaları yemyeşil hale getiriyor. Eski bir Çin halk şarkısında Jianshui’deki nilüfer çiftçilerinin yaşamı anlatılıyor. Günler boyunca şafak vaktinde işe koyulan ve gün battıktan sonra eve dönen köylüler, suya ihtiyaçları olduğunda kuyular açıyor ve tarımla karnını doyuruyor. Burada hayat öylesine güzel ki kimse bunu bir imparatorun muazzam gücüyle bile takas etmez.

(China Today Türkiye’deki haberden özetlendi)



Yazar: Kerem Kofteoglu
1963’te Mardin’de doğdu. İlk ve lise eğitimlerini İstanbul’da tamamladı. Dünya gazetesinde Reklam Bölümü'nde işe başladı. Sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nı takip eden muhabirlerden biri oldu. Daha sonra sırasıyla Hürriyet Gazetesi’ne bağlı haftalık Ekonomist Dergisi ve Sabah grubunun Para dergisinde çalıştı. Bir dönem Turizm Yazarları Derneği’nin (TUYED) Başkanlığını yürüten Köfteoğlu, halen çeşitli dergilerde serbest gazetecilik yapıp, bazı kurumlara basın ve turizm danışmanlığı hizmeti veriyor.