KUŞAK VE YOL, SOMUT İŞ BİRLİĞİ FIRSATLARINI HIZLANDIRACAK

Çin Halk Cumhuriyeti ve Türkiye arasında yatırım iş birlikleri giderek artıyor. İki ülke arasındaki yıllık ticaret hacmi 2020 yılında pozitif büyüme kaydederken, Çinli yatırımcıların Türkiye pazarına girişi hızlanmış durumda.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu, artan yatırımlar ve Çin-Türkiye ilişkilerindeki genel durum hakkında CRI Türk’e verdiği özel röportajda merak edilen soruları yanıtladı. Özel Dağlıoğlu’nun yanıtlarının bir özetini aşağıda dikkatinize sunuyoruz.

“Çin’den farklı sektörlerde ülkemize gelen birçok yatırım projesi bulunmaktadır. Çin’in büyük enerji şirketlerinin Türkiye’yi yakından takip ettiklerinin farkındayız. Çinli şirketler, demir yolu ve kara yolu gibi altyapı yatırım alanlarına da büyük ilgi gösteriyor. Özellikle Çin’in “Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nde önemli rol oynayan Çin Konsorsiyumu ile gerçekleşen Kumport Limanı altyapı yatırımına başarılı örnektir.

Aralık ayında Türkiye’den Çin’e giden ilk ihracat treninin yolculuğu tamamlandı. Bu gelişmenin iki ülke arasındaki ticari bağları daha da kuvvetlendireceğine inanıyoruz. Geçmişte Çinli yatırımcılar tarafından enerji telekomünikasyon ve altyapı alanlarında birçok farklı sektörde ülkemize doğrudan yatırımlar yapıldı. Ofisimizce yapılan hesaplamalara göre, Çin’den ülkemize gelen yatırım projelerinin toplam miktarı yaklaşık 2,5-3 milyar dolar değerindedir. Görüşmeleri süren projeleri ele aldığımızda ise önümüzdeki yıllarda bu rakamın hızla yükseleceğini söyleyebiliriz.

Huawei, ZTE, Alibaba Group gibi teknoloji şirketleri; ICBC ve Bank of China gibi finans kurumları, Shanghai Electric Power, China Tianchen Engineering Corporation (TCC), Cosco gibi şirketlerin altyapı yatırımları Türkiye’deki yatırımlarından önemli başarılar sağladı. Son olarak da Xiaomi, Oppo, Techno Mobile ve beyaz eşya üreticisi Haier yeni yatırımları için Türkiye’yi tercih ettiklerini duyurdular. Aralık 2020 sonu itibari ile Türkiye’de faaliyet gösteren Çin sermayeli şirket sayısı bin 148’dir. Bu yatırımlar sadece daha fazla iş fırsatı vadetmekle kalmıyor, aynı zamanda ülkeler arasındaki stratejik iş birliklerine de katkıda bulunuyor.

Türkiye’nin avantajları

Türkiye’nin sunduğu olanakları anlamak için ülkemizin ekonomik yapısına yakından bakmakta fayda var. Türkiye, 2003-2020 yılları arasında 225 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım (UDY) çekerek yatırımlar için bölgesinde bir merkez konumuna geldi.

Ekonomimiz sağlam ve güçlü; ama en önemlisi çeşitliliğe sahip ve farklı sektörlerde fırsatlar sunmaktadır. Batı Avrupa ülkeleri dışında, Türkiye bölgesinde otomotivden ilaca, gıdadan makineye, kimyadan savunma sanayisine kadar her şeyi üretebilen tek ülke. Ayrıca, bu sanayiler güvenilir, lojistik ve ticari hizmetler ile desteklenmektedir. Tüm bu sanayiler küresel oyuncular haline gelmiş ve küresel değer zincirine entegre olmuş durumdadır.

Türkiye stratejik konumu ile Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya’daki ham maddeye ve pazarlara kolay ve verimli erişim imkânı sağlamaktadır. Bunun da ötesinde, Türk Hava Yollarının (THY) İstanbul merkezli olarak sağladığı uçuş imkânları ile Türkiye bölgesel erişilebilirliğin en yüksek olduğu ülke konumundadır. Üretim kapasitesi, genç, dinamik ve nitelikli işgücü, lojistik altyapısı ve diğer birçok yeteneklerdeki karşılaştırmalı üstünlükleri göz önüne alındığında uluslararası şirketler için ideal bir konumdadır.

Bu ve daha birçok avantaj nedeniyle bugün dünyanın önde gelen çokuluslu şirketleri, Türkiye’yi bölgesel bir Ar-Ge, tasarım, üretim, ihracat, lojistik ve yönetim merkezi olarak seçmiştir. Örneğin, Power China’nın İstanbul ofisi, 63 ülkenin yönetim merkezidir. Ford, Türkiye’deki fabrikasında ürettiği otomobillerin yüzde 90’nını 96 ülkeye, Toyota ise buradaki üretiminin yüzde 85’ini 50’den fazla ülkeye ihraç etmektedir. İsviçreli şirket Nestle ise Orta Doğu ve Kuzey Afrika için Türkiye’yi üretim üssü olarak kullanmaktadır. Bu örnekleri General Electric, Knauf, Hugo Boss, BSH ve Intel gibi çokuluslu şirketler ile arttırmak mümkün.

Yatırımların Türkiye’nin ekonomik ve sosyal kalkınmasındaki rolü

Yakın zamanda Çinli yatırımcıların özellikle finans, internet teknolojileri ve tüketici elektroniği alanlarına yoğun ilgisini gözlemliyoruz. Bankacılık ve finans sektörüne baktığımızda Türkiye ve yakın coğrafyadaki ilk Çin menşeli ticari banka olan ICBC öncü bir yatırım örneğidir. Türkiye ve Bank of China finansal hizmetlerin yanı sıra ülkemizde altyapı, enerji ve sağlık alanlarındaki projelere büyük ölçekli finansman desteği sağlamaktadır. Bankalar başta olmak üzere finans yatırımcıları hedef pazarları ve yatırım fırsatlarını daha net analiz ederek stratejik yatırımlara öncü olmaktadır. Ayrıca bankalar, müşteri portföylerinden yatırım yapmayı düşünen potansiyel yatırımcıları da Türkiye’ye yönlendirmektedir. Finans yatırımlarının varlığı yatırımcılar için de güven ortamı sağlamaktadır. Çinli yeni yatırımcılar da oluşan bu ekonomik güvenle birlikte yatırımlarında Türkiye’ye yönelmektedir.

Son yıllarda teknoloji alanında gerçekleşen büyük yatırımlara baktığımızda Huawei’nin yurt dışındaki en büyük ikinci Ar-Ge merkezi olan İstanbul’daki yatırımı göze çarpmaktadır. Huawei’nin buradaki Ar-Ge çalışmaları, kendi kapasitesini artırıp dünya standartlarında yeni teknolojik çözümler sunarken Türkiye’nin inovasyon ekosistemine de katkı sağlamaktadır.

Geçen haftalarda duyurulan Xiaomi, Oppo ve Tecno Mobile’in yatırım kararları, Alibaba’nın 2018’de Trendyol’u satın alması ve Türkiye’nin en büyük Ar&Ge merkezlerinden olan bilişim şirketi Netaş’ın yüzde 48 hissesinin ZTE Corporation tarafından satın alınması Çinli yatırımcıların teknoloji alanında gerçekleştirdikleri önemli yatırımlardandır. Gelen bu yatırımlar sayesinde ülkemiz küresel arenada daha rekabetçi olmakta, ülkemizin ihracatı artmakta, nitelikli istihdam üretilmekte ve teknoloji transferi sağlanmaktadır. Diğer yandan baktığımızda, ülkemizde yapılan bu yatırımlar Çinli şirketlerin de bölgedeki konumunu, küresel alandaki rekabetçiliğini güçlendirmektedir.

Çin’de güçlü bir otomotiv sektör bulunmakta ve elektrikli araçlar konusunda büyük bir ilerleme sağlamış durumda. Çin merkezli otomotiv şirketlerinin küreselleşmesi aşamasında, Türkiye’nin 60 yıllık otomotiv sanayi tecrübesini de düşünerek, ülkemizde üretim yapmalarının büyük bir fırsat olacağını öngörüyoruz. Güçlü üretim ve hizmet altyapısı ile bölgemizdeki pazarlara erişim için en rekabetçi yatırım ortamı Türkiye’dedir.

İki ülke arasında ticareti teşvik planının önemi

Dünya ekonomisi bugün çok zor bir dönemden geçiyor, yükselen korumacı politikaların etkisiyle ülkeler arasındaki ticari ilişkiler olumsuz etkilenmektedir. Ancak Türkiye ve Çin uluslararası ticarette serbest ticaretten yana politika izlemektedir. Bugün küreselleşmenin getirdiği fırsatların yanında elbette bazı zorluklar da söz konusudur. Ancak bu zorlukların üstesinden gelmenin yolu içe kapanmak veya korumacı politikalar değil, aksine daha çok diyalog ve iş birliği ile mümkündür.

Bu yüzden de yatırım ve ticaretin daha verimli bir şekilde yapılabilmesi için kural temelli uluslararası ekonomi sisteminin daha etkin kılınması gerekir. Bu bağlamda ülkelerin sahip olduğu ekonomik potansiyel ve teknoloji kapasitesi ile birçok zorluğu aşabiliriz. Türkiye ve Çin de sahip oldukları mukayeseli avantajlar ile bu sürece önemli katkılar sağlayabilirler.

Çinli şirketlerin teknolojik birikimi ve sermaye gücü, Türk şirketlerin girişimci ruhu ile birlikte değerlendirildiğinde iki ülkenin birbirini tamamlayabilecek potansiyelde ekonomiler olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’nin teknoloji ve inovasyon temelli ekonomik kalkınma stratejisi ve bu alanda sunmuş olduğu benzersiz teşvik imkânları Çinli şirketler için önemli fırsatlar sunmaktadır.

Türkiye ve Çin’in 50 yıl önce diplomatik ilişki kurmasına rağmen, ekonomik ilişkiler ancak son yıllarda ciddi bir ivme kazanabildi. Her iki ülke de son 10 yılda ticaret ve yatırım alanlarındaki ilişkilerinde önemli ilerlemeler kaydettiler. 2020 Aralık ayı verilerine göre toplam ticaret hacmimiz yaklaşık 26 milyar dolardır. Bilindiği üzere karşılıklı ticarette ithalat/ihracat miktarlarında bir orantısızlık bulunmakta. Beklentimiz, Çinli şirketlerin Türkiye’de daha fazla yatırım yaparak bu oranları iyileştirmesidir. İki ülkenin iş insanları arasındaki ortak faaliyetler de pandemiye rağmen durmaksızın devam etmektedir. Çin Elektronik ve Teknoloji Grup Şirketi (CETC)’nin Kalyon Holding ile entegre güneş paneli fabrikası ve Cengiz Holding ile Çinli Talesun Solar’ın hibrit enerji santrali sürecindeki iş birliklerini yakından takip ediyoruz.

Kuşak ve Yol’un getireceği fırsatlar

Türkiye “Kuşak ve Yol” güzergâhında önemli bir kavşakta, bölgesel ve küresel ticaret yollarının kesiştiği bir konumdadır. Doğu ile Batı arasındaki ticareti kolaylaştıracak olan Orta Koridor girişimi iki ülkenin iş birliğinde yeni bir seviyeye ulaşılmasını sağlamıştır. Bildiğiniz üzere Türkiye’den giden ilk ihracat treni 12 günde Çin’e ulaştı. Kuşak ve Yol projesinin deniz yolu güzergâhında gelişmiş liman altyapımız büyük avantaj sağlamaktadır. Bu bağlamda lojistik başta olmak üzere birçok alanda Çinli ve Türk şirketlerin yapacakları iş birlikleri, fırsatların artmasına imkân sağlayacaktır.

Kuşak ve Yol iş birliğinin iki ülkeye ticaret, altyapı, finans ve teknoloji gibi daha birçok stratejik alanlarda somut iş birlikleri fırsatlarını hızlandırarak geliştireceğini düşünüyoruz. Sürecin başından beri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Şi Jinping ile iki ülkenin iş birliklerinin hızlanması için sıklıkla görüşerek ortak bağları pekiştirdikleri görülmektedir. Bu üst düzey diyaloglar, iki ülke arasındaki yatırım fırsatları adına ümit vermekte olup, Çinli yatırımcıları da olumlu yönde teşvik etmektedir. Bu sebeple önümüzdeki dönemlerde Kuşak ve Yol iş birliğinin Türkiye’ye gelecek Çinli yatırımcıları daha da hızlı bir şekilde ülkemize yönelteceğini düşünmekteyim.”



Yazar: Kerem Kofteoglu
1963’te Mardin’de doğdu. İlk ve lise eğitimlerini İstanbul’da tamamladı. Dünya gazetesinde Reklam Bölümü'nde işe başladı. Sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nı takip eden muhabirlerden biri oldu. Daha sonra sırasıyla Hürriyet Gazetesi’ne bağlı haftalık Ekonomist Dergisi ve Sabah grubunun Para dergisinde çalıştı. Bir dönem Turizm Yazarları Derneği’nin (TUYED) Başkanlığını yürüten Köfteoğlu, halen çeşitli dergilerde serbest gazetecilik yapıp, bazı kurumlara basın ve turizm danışmanlığı hizmeti veriyor.