Türkiye son 10 yılda turizmde ciddi bir yol aldı. Ancak, uzmanlara göre insanlarımız turizmi hala kendisi dışında bir faaliyet olarak algılıyor.  İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi eski Dekanı Münir Kutluata bu konuyu şöyle özetliyor:
“Sokaktaki vatandaşa ´Yaz geldi, turizm size ne çağrıştırıyor?´ diye sorsak; ´döviz çağrıştırıyor, borç çağrıştırıyor´ der. ´Yaz geldi tatile gitmeliyim veya gidemiyorum´ demez. İnsanlarımızda kendilerinin de turist olacağına dair ümitler yeşerirse, turizm sektörü işte o zaman gelişir”…

1turisGerçekten de turizmde ciddi yol almış ülkelere baktığımızda, turizm ürün ve hizmetlerini hem yerli turist hem de yabancı turist için dengelediklerini görüyoruz. Ülkemizde ise hala konuya salt yurtdışından gelen turistin “kelle” sayısı açısından bakılıyor. Bu bakış açısının birinci sakıncasını Kutluata güzel özetliyor. İkinci sakınca da  yurtdışında gelenlerin sayısında bir azalma olunca ortaya çıkıyor. Nitekim son yıllarda Türkiye´ye gelen turist sayısı düşünce “öldük, bittik” feryatları ortalığı sarıyor. Oysa, iç turizmin yeterince geliştirilmesi halinde durumun dengelenebileceği ileri sürülüyor.

Neyse ki bu yıl “kelle” sayısı açısından durum biraz farklı. Çünkü, 2000 sonunda turist sayısının 10.5 milyona, turizm gelirlerinin de 7.6 milyar dolara yükselmesi bekleniyor. 2001 yılına ilişkin yapılan tahminler de iç açıcı. Örneğin, Ekin Yazım Merkezi´nin yaptığı tahminlere göre, olumlu gelişmelerin devam etmesi halinde 2001’de turist sayısı 11.5 milyona, turizm geliri de 8.5 milyar dolara çıkabilir.

Ahtapotun kolları
Türkiye´de turizmin geleceğini sadece ülkemize gelen kişi sayısı belirlemiyor. Uzmanlar, turizmde Almanya merkezli oluşan tekelleşmelerin de gözardı edilmemesi gerektiğini hatırlatıyor. Almanya´da her geçen gün biraz daha büyüyen üç grup, ahtapotun kolları gibi diğer firmaları teker teker sarıp yutuyor. Bu firmaların içinde Türkiye turizminin can simidi durumundaki Türk kökenli tur operatörleri de bulunuyor. Belli pazarların uzman firmalarını ardı ardına yutan HTU, C & N ve REWE´den oluşan devler, şimdi birbirlerine bile tahammül edemez duruma geldi. Uzmanlar, devler arasında önümüzdeki günlerde gerçekleşecek yeni satın almalarla pazarda en fazla iki büyük oyuncunun kalacağını tahmin ediyor.

Perakende devi olarak kabul edilen REWE, geçen yıl LTU’yu satın almasından sonra rekabet iyice kızıştı. REWE, bu atılımıyla Alman seyahat endüstrisi pazarında şimdilik ikinci sıraya oturdu. Şimdilik diyoruz çünkü, tüm gözler diğer grupların yapacaklarına çevrilmiş durumda. Halen Alman pazarında TUI’nin başını çektiği HTU grubu birinci sırada, liderliğini Neckermann’ın yaptığı C&N de ikinci sırada yer alıyor. Sarı ve kırmızı grup, Türkiye´nin güney sahillerindeki otelleri tek başlarına kapatmak amacıyla aralarında kıyasıya kapışıyor.

Büyükler birleşiyor
Yurtdışında dev tekeller aralarında Türkiye´nin de bulunduğu turizm merkezlerini paylaşmaya çalışırken, ülkemizin devleri birleşme çağrıları daha yüksek sesle dile getirmeye başladı. Bu konudaki ilk çağrı Sakıp Sabancı´dan geldi. Sabancı, Koç ve Doğuş gruplarına turizm sektöründe işbirliği çağrısının ardından, PricewaterhouseCoopers danışmanlık firmasına birleşme konusunda bir çalışma yaptırdı. Sabancı, üç dev grubun otellerinin birleştirilmesiyle ilgili çalışma hakkında şunları söylüyor:

“Turizmle ilgili çalışmalar çok ciddi olarak devam ediyor. Bunun için dünyanın en büyük firmalarından birisi olan PricewaterhouseCoopers´ı bulduk, Koç´un, Doğuş´un, Sabancı´nın otellerinin birleştirilmesi için çalışıyor.  Daha sonra, bunu geliştirerek Türk Hava Yolları´nın özelleştirilmesine birlikte girebilir miyiz diye düşünüyoruz. Biz, herşeyin daha büyük ve iyisini yapmayı düşünüyoruz.”

Sözkonusu birleşmenin gerçekleşmesi durumunda, Koç Holding´e ait Divan, Mares, Talya otelleri, Doğuş Holding´e ait Hotel Grand Azur, Sheraton Voyager, Club Alantur, Club Aldiana Side, Hyatt Regency, Paradise Apart Hotel Side ve Sabancı Holding´e ait Ankara Hiltonsa, Mersin Hiltonsa, Parksa Hilton, Adana Hiltonsa otelleri tek bir çatı altında toplanacak.

Yıldızı parlıyor
Dünya ve Türkiye´de büyük grupların ilgisini çeken turizmin yıldızı her yerde giderek parlıyor. Dünya küçülüyor, sosyo-ekonomik gelişimler gerçekleşiyor ve potansiyel turistler giderek artan tempo ve hacimlerde pazara katılıyor.
Menzil dışı diğer kıta ve ülkeleri kapsam dışı bırakarak bölgemize baktığımızda, ´Batı ülkeleri´nin yıllardır gözbebeği olan Akdeniz’deki Türkiye’nin avantajlı potansiyeline kimsenin itirazı yok.

Fakat, Akdeniz’de oluşan turizm pastasından son 40-50 yıldır kaymak yiyen İspanya, İtalya, Yunanistan hala Pazar paylarını korurlarken, ancak son 20 yıldır bu pazara girebilen Türkiye, pastanın tadına henüz yeni bakmaya başladı.
Diğer ülkeler yıllardır 30-40 milyon turist ağırlarken, ülkemizde birçok kişi 10 milyonlu seviyelere seviniyor. 20-30 yılını kaybetmiş olarak, aynı cazip pastaya soyunan Mısır, Tunus, Fas, Cezayir gibi yeni rakipler ile çekişme ortamında payımızı almaya çalışıyoruz.

Dünyaya baktığımızda ise 550 milyar dolar düzeyinde gerçekleşen toplam turizm gelirinin, önümüzdeki 20 yıllık dönemde 2 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Ülkemizin günümüzde dünya turizm pastasından aldığı payın sabit kalacağını varsaysak bile, önümüzdeki 20 yıllık dönemde pastadan alacağımız payın yılda 35 milyar dolardan az olmayacağı söyleniyor.

Rakiplerde durum
1970’li yıllarda ele alınarak geliştirilmesi gündeme ancak gelebilen Türkiye turizmi, gerek kamu tarafından gerekli ivmenin verilemeyişi, gerekse de özel kesimin sektöre ısınamayışı nedeniyle, 10-15 yıllık bir dönem hareketlenemedi. Bu durumu belgeli yatak kapasitesi ortaya koyuyor. 1965’te 15 bin olan yatak kapasitesi, 1970’te 30 bin, 1975’te 45 bine ulaştı.
Tüm vasıfsız yataklarla birlikte 130 bin olarak hesaplanan 1975´teki Türkiye yatak kapasitesinin karşısında, aynı yıl İtalya’nın 4 milyon, İspanya’nın 1.4 milyon, Yunanistan’ın 300 yatağı bulunuyordu. 1975’te Türkiye bir milyon turiste henüz ulaşmaya çalışırken, İspanya 18, İtalya 13, Yunanistan ise 2 milyon turisti ağırlıyordu.

Turizm gelirlerinde de rakamlar oldukça farklıydı. Türkiye’nin geliri 200 milyon dolar, İspanya’nın 3.2 milyar, İtalya’nın 2.7 milyar, Yunanistan’ın da 500 milyon dolar seviyelerinde bulunuyordu. Ancak 1980’li yıllarda hareketlenmeye başlayan nitelikli yatak kapasitesi 1987’de 100 bin, 1990’da 175 bin ve 1995’te 275 bin seviyesine geldi. Son beş yıl içinde de artış hızı yavaşlayan Türkiye yatak kapasitesi, 2000´de 310 bine  ulaştı.

Geçmişten dersler
Turizme geç başlayıp ısınmak için çok zaman kaybettiğimizi belirten  Bentour ve WOW Otelleri Koordinatörü Zafer Cengiz bu konuda yapılabilecekleri şöyle özetliyor:
“Ancak, günümüzde pastanın tadını almaya başlayarak kaçırdıklarımızı telafi edebilecek hale geldik. Eksiklerimizi giderip geçmişten de dersler alırsak, Türkiye’nin potansiyeli ve hak ettiği dilimler, önümüzdeki 3-5 yıl içinde kazanılabilir ve daha da hızlanarak artırabiliriz.”

Cengiz´e göre, Türkiye´nin henüz pazara yeterince çıkarılamamış ve yıpranmamış çok değerli doğal ve kültürel değerleri bulunuyor. Tanıtma ve pazarlama konusundaki eksikliklerin giderilmesi halinde bu kozun kullanılabileceğini söyleyen Cengiz daha sonra şunları ekliyor:

“Turizm sektörünün çok yönlü karakteri, hizmet yaygınlığını da beraberinde getirip, alt sektörlerin sayısını artırıyor. Bir yelpazenin kanatları misali, tüm alt sektörlerin randımanlı olarak devrede bulunmaması, birbirine destek vermemesi halinde, bütünü ve ülkesel çıkarlar doğrudan yara alıyor. Bu nedenle, her sektör için gerekli olan makro ve mikro politikalar, hedefler, stratejiler organizasyon olarak uyumlu çalışma ortamları, turizmde daha da öncelikli ve kritik bir hale geliyor.”

Önemi bilinmiyor
Ülkemiz için önemli bir sektör olan turizmin gerçek değeri henüz anlaşılabilmiş değil. Oysa sektör, 6´sı temel 32’si alt olmak üzere toplam 38 sektörü beraberinde geliştiriyor. Öyle ki, sadece tarım ve hayvancılığa turizmden yılda 1 milyar doları aşkın gelir sağlanıyor.

İnternette yayınlanan turizmgazetesi.com’un Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) ve Merkez Bankası verilerinden yararlanarak yaptığı araştırmaya göre, turizm sektörü hayvanlılık kesimine yılda 650 milyon dolar, tarıma da 420 milyon dolar gelir sağlıyor. DİE’nin girdi-çıktı analizleri verileri kullanılarak yapılan hesaplamada turizm sektörünün 38 sektör ile girdi çıktı ilişkisi içinde olduğu belirlendi.

Yapılan araştırmada, sektörler itibariyle incelendiğinde turizm sektörünün en fazla girdi aldığı sektörlerin başında ticaret, taşımacılık, tarım ve hayvancılığın geldiği görülüyor. Turizm sektöründe üretilen mal ve hizmetlerden 280 milyon dolarlık bölümünü alan ticaret kesimi aynı zamanda turizme 550 milyon dolarlık girdi sağlıyor.

Araştırmaya göre turizm, bazı sektörlere de çıktı sağlıyor. Buna göre, turizm sektörü, turistik hizmet ve mal sunabilmek için kendi yan kolları da dahil olmak üzere Türkiye ekonomisinin 6’sı temel 32’si alt olmak üzere toplam 38 sektörden girdi alırken, 10 sektör de turizm sektörünün çıktılarından yararlanıyor.

Alışverişi artırıyor
Turizm endüstrisi geliştikçe yan sektörleri de büyütüyor. Seyahat endüstrisinin beraberinde geliştirdiği alanlardan biri de alışveriş sektörü. Turizmin gelişmesine paralel olarak hıza büyüyen turistik alışveriş pazarı 60 milyar dolara ulaştı.
Merkezi İsveç’te bulunan piyasa analisti bir şirketin yayın organı olan “Generasyon Puplications” konuyla ilgili yaptığı araştırmayı aktaran turizmgazetesi.com´a göre, dünya turistik alışveriş pazarı 2002’de 100 milyar dolarlık bir hacme ulaşacak. Geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 20 büyüyüp 60 milyarlık bir hacme ulaşan dünya turistik alışveriş pazarından Türkiye’nin aldığı pay yüzde 2.5´i geçmiyor.

Sözkonusu kuruluşun “Seyahatte Alışveriş Dünyası” adlı yıllık raporuna göre, uluslararası alanda seyahat eden turistler ve iş adamlarının yaptıkları alışverişlerin yüzde 71.6’sının havaalanlarındaki dükkanlar, otel pasajları, şehir merkezlerindeki butik ve dükkanlarda gümrük ödemeli olarak gerçekleşiyor. Dünya turistik alışveriş pazarının geri kalan bölümü ise gümrüksüz alışveriş mağazalarında gerçekleşiyor. Araştırma sonuçlarına göre, uluslararası alanda seyahatlere katılan turist ve işadamlarının yaptıkları alışverişlerde kişi başına ortalama 28 dolar harcama gerçekleşiyor.

Örgütsel birlik
Türkiye için böylesine önemli bir sektör olan turizmde ne yazık ki, hala örgütsel bir birlik oluşturulmuş değil. Geçen yıl Bodrum´da bir araya gelen sektör kuruluşları, Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) ile Turistik Otelciler Birliği´nin (TUROB) birleşmesi konusunda bir ilke kararı aldı. TYD Başkanı Tavit Köletavitoğlu sektör kuruluşları arasında birleşmenin zorunlu hale geldiğini belirttikten sonra şunları ekliyor:

“ Birlik çalışmalarında niyetin ortaya çıkmasında insanların aralarındaki ilişkilerin rolü olduğuna inanıyorum. Bazı kurumlardaki kişilik sorunlarının da önümüzdeki dönemde çözüleceğine inanıyoruz. Çünkü  artan rekabette kaçan fırsatlar ortamında kimsenin ayrı durma lüksü yoktur. Türkiye´nin, günümüze kadar dünya turizminde geldiği nokta ayrıcalıklı bir yer değil, sıradan bir yer. Deniz, kum ve güneşin Türkiye´ye Avrupa´da verdiği görüntü çok sıradan bir yer. Ama, turist potansiyeli değiştiğinden önümüzdeki günlerde Türkiye´nin inanılmaz potansiyel ile dünya turizminde çok önemli bir yere gelebilir.

Bu konuda bir yasa tasarısı hazırlandığını belirten Köletavitoğlu yasanın içeriği hakkında şu bilgileri veriyor: “Mevcut 1618 sayılı yasanın yerine, otelciyi, yatırımcıyı, rehberi kapsayacak bir yasa hazırlanıyor. Turizmdeki tüm aktörlerin kendi  faaliyet alanını bulacağı bu taslağın önemli bir kısmı hazır.”

Yüzyılın tatili
Kendilerini yeni bir taslağın beklediği turizmciler, yerli turistteki potansiyeli de gözardı etmiyor. Son dönemlerde ürünlerin çeşitlendirilmesi yönünde adımlar atıldığı gözleniyor. Buna örmek olarak “Aşk Gemisi” benzeri büyük gemilerle yapılan turları gösterebiliriz. Turizmciler arasında “kruvaziyer” turizmi diye bilinen bu alan ülkemiz için fazla bilinmiyor.

Turizmin bu türü, 1980’li yıllarla birlikte gelişmeye başladı. 1990’da dünyada 3.6 milyon kişi bu turlara katılırken, 2000 yılı sonunda rakamın 6.5 milyona ulaşması bekleniyor. Yolcu sayısında yılda ortalama yüzde 7.9’luk artış yaşanan kruvaziyer turizmi, günümüzde toplam 85 milyar dolarlık bir iş hacme ulaşıyor.

Tura Turizm, Setur ve Bien Tour gibi firmalar bazı şirketlerin biletlerini satarken, Budget´in Türkiye temsilcisi Ecar geçen yıl, The Cruise Line ile ortak bir şirket kurdu. İlk etapta 250 bin dolarlık yatırım gerçekleştirdiklerini belirten Ecar Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özarslan bu konuda şunları söylüyor:
“İstanbul´da açtığımız ofiste, dünyanın dört bir yanına giden gemilere bir merkezden rezervasyon yapılabiliyor. Böylece insanlarımız yüzyılın tatil biçimiyle tanışacak. Cruise sanıldığı kadar pahalı bir tatil değil. 600 dolar ile 3 bin 500 dolar arasında değişik tatil seçenekleri satın alınabilir. 2001´de 2 milyon Türk´ü dünya seyahatlerine çıkarmayı hedefliyoruz.”

Ekonomist, 2000



Yazar: Kerem Kofteoglu
1963’te Mardin’de doğdu. İlk ve lise eğitimlerini İstanbul’da tamamladı. Dünya gazetesinde Reklam Bölümü'nde işe başladı. Sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nı takip eden muhabirlerden biri oldu. Daha sonra sırasıyla Hürriyet Gazetesi’ne bağlı haftalık Ekonomist Dergisi ve Sabah grubunun Para dergisinde çalıştı. Bir dönem Turizm Yazarları Derneği’nin (TUYED) Başkanlığını yürüten Köfteoğlu, halen çeşitli dergilerde serbest gazetecilik yapıp, bazı kurumlara basın ve turizm danışmanlığı hizmeti veriyor.

Bir yanıt yazın