- 5 Haziran 2021
- Yayınlayan: Kerem Kofteoglu
- Kategori: Son Yazılar
Wu Weishan, Ocak 1962’de, okumuş bir ailenin çocuğu olarak, Çin’in doğusundaki Jiangsu eyaletinin Dongtai ilçesine bağlı Shiyan kasabasında dünyaya geldi. Wu, 1994’ten bu yana farklı büyüklüklerde onlarca Konfüçyus heykeli yaptı.
(YANG SHUANGSHUANG /China Today Türkiye)-– En büyüğü 20 metre, en küçüğü 70 santimetre yüksekliğinde olan bu heykeller şu anda dünyanın dört bir yanındaki önemli kültür ve eğitim kurumlarında sergileniyor. Wu’nun eseri, Fransız Académie des Beaux-Arts tarafından Çin Ulusal Sanat Müzesi’ne (ÇUSM) bağışlanan Taureau lumière [Güneşlenen Sığır] adındaki eseri, 25 Kasım 2020’de müzenin Heykel Parkı’na kuruldu ve ziyarete açıldı.
ÇUSM’nin küratörü Wu Weishan, törende yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Çin sanatının 20. yüzyıldaki temel özelliği Batılı unsurları ödünç almasıydı. Çin ile Fransa arasındaki sanat alışverişi buna çok katkıda bulundu. Bugün burada bu Fransız başyapıtının açılışına tanık oluyoruz. Bunda ifadesini bulan karşılıklı dostluğumuz Çin-Fransa sanat alışverişinin tarihine geçecektir.”
Wu, sanatta sınır ötesi bir anlayış ve işbirliği için Çin kültürünün ruhunun heykeller vasıtasıyla ifade edilmesine yıllardır kendini adamış bir isim. Altı yaşına geldiğinde seramik kaplar üzerindeki resimlere ve aile koleksiyonunda yer alan eski kitaplardaki çizimlere büyük ilgi göstermeye başladı.
1979’da Wu yerel Wuxi Güzel Sanatlar Okulu’na kabul edildi. Buradayken Milolu Venüs ve Voltaire heykellerinin yanı sıra Michelangelo’nun büstüne büyük hayranlık duymaya başladı. Sonraki iki yılda alanının yetenekli ustalarından Gao Biao’dan kil heykel yapımını öğrendi, Wu Guanzhong ve Qian Shaowu gibi tanınmış sanatçıların derslerine katıldı ve Wu Kaicheng’den çizim sanatı eğitimi aldı. Bütün bunlar sanata dair genel kavrayışına sağlam bir temel oluşturdu.
1991’de, 29 yaşındaki Wu Nanjing, Normal Üniversitesi’nin heykel bölümünün başkanlığını yürütürken, çağdaş Çin Caoshu kaligrafisi ustalarından Lin Sanzhi’nin en büyük oğlu Lin Changwu’dan babasının anma salonuna konacak büstünü yapma davetini aldı. Wu büstü bitirdiğinde Lin Sanzhi’nin oğlu duyduğu heyecanı “Babam canlı” diyerek ifade etti. Bunun verdiği ilhamla Wu o günden itibaren Çin’in tanınmış kültürel şahsiyetlerinin heykellerini yapmaya başladı.
ÇAĞ İÇİN HEYKELLER
Wu şimdiye kadar 400’e yakın Çinli tarihi ve kültürel şahsiyetin heykelini tamamladı. Çin Merkez Televizyonu (CCTV), geçmişte Wu’yla bir söyleşi yaptı ve burada Wu’yu “çağımız için heykeller yapan” bir sanatçı olarak nitelendirdi.
Wu, güçlü bir görev duygusuyla, eserleri sayesinde Laozi ve Konfüçyus gibi tarihi şahsiyetlerin gelecek nesiller tarafından daha iyi tanınmasını ve insanlık tarihinde ebedileşmesini umut ediyor.
Tüm eserleri arasında ödüllü Laozi heykelinin ayrı bir yeri var. Heykel muhteşem bir biçime ve canlı bir forma sahip; hafifçe eğilen Laozi’nin bedeninin üzerinde klasik Çin metni Tao Te Ching’den alıntılar yer alıyor. Mütevazı antik bir Çinli felsefecinin derin düşüncelere dalmış hali büyük bir canlılıkla resmediliyor. 2014’te Fransa’nın eski başbakanı Dominique de Villepin, Wu’nun Laozi heykelinden övgüyle bahsederek bu eserde Çin’in ifade edildiğini söyledi.
SANAT BİR ÇEVİRİDİR

Wu’ya göre, “Çin’in serbest çizim fırça sanatı, astronomik ve coğrafi imgeleri temel alıyor. Antik Çin’e özgü insan ve doğanın birliği felsefesinin mirasçısı olan bu sanat türü, antik ama yeni bir ulusun şiirsel arayışını anlatıyor ve ileriye taşıyor”.
Wu, sanatın bir tür çeviri olduğunu kanısında, nesnel ve maddi dünyanın öznel bir bilinçliliğe çevirisi. Wu, Venedik’i gezerken Batı’dan ve Doğu’dan temsillerin zamanı ve mekanı aşarak insan medeniyetinin uzun nehrinde birlikte seyahat ettiği bir sahne hayal etti. Daha sonra, zihnindeki bu imge doğrultusunda, iki büyük bronz heykelden oluşan bir set yarattı—“Zamanın ve Mekanın Ötesinde—Qi Baishi ile Da Vinci Arasındaki Diyalog” adını taşıyan eserde bu iki tanınmış ressam betimleniyordu. 17 Ocak 2020’de İtalya’nın Vinci kentinde heykel ziyarete açıldı. Da Vinci’nin doğduğu kentte ilk kez Çinli bir heykeltraşın eseri sergileniyordu.
Wu’nun gözünde, çeviri kavramı, karşılıklı öğrenme ve medeniyetler arası alışverişin yanısıra Doğa ile Batı arasındaki diyalogda yeni trendlerin, yeni sanatsal değerler ve atmosferin oluşmasına da gönderme yapıyor: “Örneğin ben Rodin, Michelangelo, antik Yunan heykelinin yanısıra Batılı modernist eserleri beğeniyorum. Ama ekmek ve sütün bizim buharda pişmiş çöreğimizden ve soya fasulyesi suyundan ne kadar farklı olduğunu göz önüne alarak Batı ve Çin sanatlarını daha iyi bir şekilde bir araya getirmenin yollarını düşünmeli ve aramalıyız.”
Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nin eski başkanı Geraldo Lo Russo, “Profesör Wu Weishan’ın sanatı, bize Doğulu bir sanatçının dünyayı ve insanları figüratif sanat ve modern görsel sanat formunda nasıl ifade ettiğini, ayrıca büyük insanların kil ve bronzla nasıl ortaya konacağını gösteriyor” diyor.
KLASİKLERLE HİKAYELER ANLATILIYOR

Wu’ya göre, Çin ulusu çok sayıda derin ve seçkin edebiyat ve sanat eseri tarafından biçimlendirilmiş bir manevi yapıya sahip; bu eserlerin sağlam bir zemini ve bütünlüğü var.
Dolayısıyla Çin ruhunu taşıyan iyi eserler yaratmak ve bunları dünyanın dört bir yanındaki insanlara tanıtmak büyük önem taşıyor.
Wu, iletişimin anahtarının diyalog ve hikaye anlatımı olduğuna inanıyor. Heykeller yapmak, sergiler düzenlemek mesajı karşı tarafa ulaştırmanın iyi yolları. Wu’ya göre, Çinli aziz ve bilgelerin heykelleri öncelikle uluslararası ölçekte dikilmeli.
Çünkü dünyanın dört bir yanındaki insanların mütevazı Laozi ve Konfüçyus’un gülümseyen heykellerini görmesiyle Çin’in böylesi atalara sahip olduğuna göre görgülü bir ulus olduğu izlenimi yaygınlaşacak.
Ayrıca aynı gelenekte yer alan antik ve modern eserlerin sergilenmesiyle Çin ulusunun güzellikleri bütünlüklü bir şekilde ortaya konacak; bu da Çin ulusunun kaydettiği ilerlemenin hızını bütün dünyaya gösterecek.
Yang Zhenning bir zamanlar şunları söylemişti: “2 bini aşkın bir süredir, Çin ulusu, Konfüçyus’un öğretilerini takip ederek, dünyanın en uzun ömürlü, en kalabalık, en azimli ve uyumlu kültürel geleneğini yarattı.
KONFÜÇYUS’A SAYGI

Çinliler’in Konfüçyus’a yüce bir bilge olarak saygı göstermesinin nedeni bu. Bugün, Çin’in kültürel geleneğinin büyük canlanmasının başlangıcında, Konfüçyus’un ruhunu sergileyebilecek bir heykel dikmeliyiz. Çin Ulusal Müzesi’ndeki dev Konfüçyus heykeli, sessiz ciddiyetiyle, bana göre, bu yüce ustanın bugün hala aramızda olduğunu ve bize iyiliğin, doğruluğun, sadakatin ve yaşlılara saygının anlamını öğrettiğini göstermenin en iyi yolu.”
embol eserleri arasında yer alan bu Konfüçyus heykeli, İngiltere’nin Cambridge kentindeki Fitzwilliam Müzesi’nin yanısıra Kore, İtalya, Belçika, Fransa, Singapur gibi ülkelerin önemli müzelerinde, sanat galerileri ve kurumlarında sergilendi.
4 Eylül 2012’de dönemin BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, BM’de elini (Wu’nun diğer eserleriyle birlikte sergilenen) Konfüçyus heykelinin üzerinde koyarak yüzden fazla ülkenin diplomatına bir konuşma yaptı ve konuşmasında bu eserlerin sadece bir ülkenin değil, tüm insanlığın ruhunu ortaya koyduğunu ifade etti.
Konfüçyus heykeli, Eylül 2017’de de Brezilya’nın Curitiba kentinin belediye başkanı Rafael Greca’nın daveti üzerine bu şehre dikildi. Kaidesi 1.5 metre yüksekliğinde olan heykelin toplam yüksekliği 4.46 metre. Bronzdan yapılan heykel kuzeyden güneye bakıyor. Heykel, Çin ve Brezilya halkları arasındaki dostluğun bir ifadesi ve iki ülke arasındaki kültürel alışverişin ebedi bir sembolü. Konfüçyus heykelinin daimi olarak sergilendiği meydana artık Çin Meydanı deniyor; bu da sanatın bir ulusun özünü nasıl iletebileceğinin en açık delili.