KARLI PLATONUN MİSTİK METROPOLÜ LHASA

Lhasa (Tibet dilinde Kutsal Şehir anlamına geliyor), dünyanın en yüksek platosu olan Qinghai-Tibet Platosu üzerinde yer alıyor. Uzak konumundan ve bundan kaynaklanan zorlu lojistiğinden ötürü, yöre halkı yakın zamanlara kadar bölgenin otarşik feodal ekonomisine sıkı sıkıya bağımlıydı.

(CHINA TODAY)— Tibet Özerk Bölgesi’nin bin 400 yıllık başkenti Lhasa, bölgenin güneydoğusunda yer alıyor ve dünyanın en yüksek rakımlı şehirlerinden biri. Bölgenin politik, ekonomik, kültürel ve dini merkezi olan Lhasa, Tibet turlarının başlangıç noktası ve altyapısının modernleşmesiyle daha da popüler bir yer haline geldi. Ancak bu ilerlemeler hiç bir şekilde Lhasa’nın güneşle yıkanan karlı kaplı dağlarına ve çayırlarına, tertemiz havasına, kadim inançlarına ve dingin yaşam tarzına zarar vermiyor. İster Potala Sarayı’nda, ister Jokhang Tapınağı’nda, ister Norbulingka ya da Barkhor Sokağı’nda, Lhasa ruhu besleyen zengin kaynaklar sunuyor.

M.Ö. 1. yüzyılda Qinghai-Tibet Platosu’nda irili ufaklı klan ve kabileler belirdi. Yıllarca süren savaşların ardından birleşerek bir kabile ittifakı oluşturmak üzere bütünleştiler. 632 yılında Songtsen Gampo, vahşi doğanın ortasına bir kale inşa etti, nehir güzergahlarını temizledi, tapınaklar yaptı ve bu şekilde Lhasa’nın temellerini atarken güçlü Tubo Krallığı’nı kurdu.

Songtsen Gampo hakimiyetini pekiştirmek için Merkez Ovaları bölgesinden Tang Hanedanlığı İmparatoru Gaozu ile ittifak kurmak istedi. Bunu da imparatorun kızı Prenses Wencheng ile evlenerek gerçekleştirdi. Kısa bir süre sonra da Lhasa’da Maburi Dağı’nın üzerine Potala Sarayı’nı inşa etti. Tubo Krallığı’nın daha sonraki gerileme döneminde yıllarca süren savaşlar ve doğal felaketler sonucu saray yıkıldı. Günümüzdeki Potala Sarayı, eski sarayın bulunduğu yere yeniden inşa edilmiş bir yapı.

PRENSES WENCHENG’IN HATIRASI

Jokhang Tapınağı da eski Potala Sarayı’yla hemen hemen aynı dönemde inşa edildi. Sakyamuni Buda’nın putperestliğe, tapınak ve heykel inşasına karşı olduğu söylenir ama sonunda üç farklı yaşta heykelinin yapılmasına izin verdiği ve kendisinin de resim yaptığı biliniyor. 12 yaşındaki Sakyamuni’nin Hindistan’da yapılmış varaklı bronz heykeli, Buda heykellerinin en iyisi olarak kabul edilir. Prenses Wencheng, bu heykeli Çin’in Merkez Ovaları’ndan Tibet’e getirdi ve Jokhang Tapınağı’na yerleştirdi. Heykel sadece tarihi önemi ve kültürel değerinden ötürü paha biçilmez değil—Budistler bu heykeli görmenin Buda’yı 2 bin 500 yıl önceki ilk bedenlenmesinde görmeye eşdeğer olduğuna inanıyor.

Prenses Wencheng hakkındaki büyük ölçekli epik oyundan bir sahne görüntüsü.

Prenses Wencheng’in Tibet yolculuğu ve Tibet’te yaptıklarına dair bir çok tarihi hikaye ve halk efsanesi bulunuyor. Bunlar, prensesin Tubo Krallığı ile Tang Hanedanlığı arasında karşılıklı etkileşim ve iletişime bağlı olduğunu, bu ikisi arasındaki dostluğun gelişmesinde tamamlayıcı bir rol üstlendiğini gösteriyor. Bu kültürlü ve bilgili prensesin Tibet’in açıklığı üzerinde muazzam bir etkisi oldu. Songtsen Gampo’ya Tubo soylularının çocuklarının eğitim almak ve Han’ın ileri bilgi ve kültürünü edinmek üzere Tang başkentine gönderilmesini önermesi bunun bir örneği. Prenses Wencheng sadece Tibet’i sadece Tang’ın öğütme ve çömlekçilik teknikleri, tıbbı, tarımı ve tekstiliyle tanıştırmakla kalmadı; Tibet’e Budist elyazmaları, tıp, tarih ve tarım kitapları da getirdi. Bu şekilde Tibet ekonomisi ve kültürünün ilerlemesine yardımcı olan Prenses Wencheng’in hatırası, kendisine adanmış bir çok tapınakta Tibet halkından hala büyük bir sevgi ve saygı görüyor.

LHASA VE BUDİZM

Lhasa bir tapınaklar şehri. Yöre sakinleri ve hacılar, Lhasa sokaklarında şehrin çok sayıdaki dua çarkını döndürerek dolaşıyor. Adanmışlıkları derin bir tevazu hissi yaratıyor. Uzaklardan gelerek kutsal Lhasa şehrine bu dini yolculuğu gerçekleştiren hacılar adanmışlıklarının bir ifadesi olarak iki üç adımda bir yere çöküyor. Jokhang Tapınağı’nda ibadet etmek, bir çoklarının hayatı boyunca dilediği şey.  13yüzyılda Yuan Hanedanlığı’nın (1271-1368) merkezi yönetimi Tibet’i birleştirilmiş topraklarına kattı ve bölgenin yerel otoritesini güçlendirdi. 17. yüzyılın ortalarında Qing İmparatoru Shunzhi, Lobsang Gyamco’ya 5. Dalai Lama ünvanını resmen verdi ve böylece başkenti Lhasa olan teokratik feodal serflik kurulmuş oldu ve bu durum Dalai Lama’nın Gelug Tarikatı’nın güçlenmesini sağladı. Lhasa o günden bu yana Tibet’in başkenti olarak kaldı.

1645’te 5. Dalai Lama Potala Beyaz Sarayı’nı yeniden inşa etti ve burayı kendisinin yaşama alanı ve çalışma yeri haline getirdi. 13. Dalai Lama’nın kemiklerinin konduğu pagodanın 1936’da inşaatının tamamlanmasıyla Potala Sarayı mevcut büyüklüğüne ulaştı. 5. Dalai Lama, Tibet yerel yönetiminin yetki alanı içindeki en önemli tapınaklardan biri olan Jokhang Tapınağı’nı idari ofisleriyle birlikte genişletti. Yaşayan Buda’yı seçmek için yapılan oylamada kullanılan Altın Vazo, Jokhang Tapınağı’nda bulnuyor. Mevcut 11. Panchen Lama Gyaincain Norbu’yu seçmek için 1995’te düzenlenen tören de burada yapıldı. Halen Lhasa şehrinde 200’den fazla tapınak bulunuyor. 1980’den bu yana devlet, Jokhang Tapınağı ve Potala Sarayı da dahil olmak üzere şehirdeki 97 tarihi yapının bakım ve korunmasına cidddi yatırım yaptı.

PLATODAKİ “SEMAVİ YOL”

1949’da Tibet’te bir adet bir kilometrelik sathi yol bulunuyordu. Amerikan gezi yazarı Paul Theroux, “Çin’i Kat Ederken” kitabında şöyle yazmıştı: “Kunlun Dağları, Lhasa’ya tren hattını engelliyor.” 1950’lerde merkezi yönetim yine de Lhasa’ya bir demiryolu hattı inşa etmeye karar verdi. 1956’da Demiryolu Bakanlığı bu görevin planlaması ve tasarımı için Tibet’te kapsamlı bir inceleme yaptı. Onlarca yıl süren araştırma ve tartışmalardan sonra Haziran 2001’de Qinghai’nin Golmud şehrini Lhasa’ya bağlayacak tren hattının inşasına başlandı. Başlıca engeller donmuş toprak, soğuk ve oksijensiz bir çevre ve kırılgan ekolojiydi. Her üçünün de üstesinden gelindi ve Temmuz 2006’da demiryolu faaliyete geçti.

Günümüzdeki Potala Sarayı, eski sarayın bulunduğu yere yeniden inşa edilmiş

Toplam uzunluğu bin 956 kilometre olan Qinghai-Tibet Demiryolu, Lhasa’nın ilk ve dünyanın en yüksek rakımlı tren hattı; bu yüzden “Semavi Yol” olarak biliniyor. Tren hattı Hoh Xil, Sanjiangyuan, Qiangtang ve diğer doğa koruma bölgelerinden geçiyor. Platonun mavi gökyüzünü, berrak göllerini ve yaban hayatını korumak için Devlet Çevre Koruma İdaresi, Arazi ve Kaynaklar Bakanlığı ve Demiryolu Bakanlığı ekolojik çevrenin bozulmamasını sağlayacak bir ortak uzman grubu oluşturdu.

Derinlemesine bir araştırma sonucunda ekip alınması gereken spesifik çevre koruma önlemlerini belirledi. Tibet antilobu gibi yaban hayvanlarının yaşam ortamını korumak için tren hattında 33 yaban hayat kanalı açıldı ve sulak alanları korumak için alp bölgesinde ilk insan yapımı sulak alan inşa edildi. Araziyi korumak, sıfır salım hedefine ulaşmak ve demiryolu hattı üzerinde ekolojik çevreyi iyileştirmek için yüzlerce kilometre uzunluğunda bir yeşil koridor oluşturuldu. Söz konusu eşsiz çevre tasarımları, inşaat ve işletme anlayışları, Qinghai-Tibet Demiryolu’nu Çin’in ilk “çevreci tren hattı” haline getirdi.

Tibet’e demiryolu dışında başka ulaşım tercihleri de var. En başta karayolu geliyor. Çin’de yayımlanan National Geographic dergisi Sichuan-Tibet Otoyolu’nu Çin’in en iyi gezi güzergahları arasında gösterdi. İnsanların yürüdüğü, motosiklet ya da araba kullandığı bu yolda Chengdu Ovası’ndan Qinghai-Tibet Platosu’na kadar nefes kesici güzellikte ve sürekli değişen bir manzara eşliğinde bir günde dört farklı mevsimi yaşayabiliyorsunuz.

GÜNÜMÜZDE LHASA

Ulaşımın kolaylaşması Lhasa’nın gelişimi için gerekli şartları sağladı. Tarihi kayıtlar, 1950’de Lhasa’nın kentsel alanının toplam genişliğinin üç kilometrekare olduğunu ve şehirde sadece 30 bin kişinin yaşadığını gösteriyor. Şehirde ne su hattı vardı ne de kanalizasyon; hiç bir yolun satıh kaplaması yoktu. Her sabah kızlar grup halinde Chakpori Dağı’nın eteklerinden ve Lhasa Nehri’nden tahta kovalarla su taşıyordu.

Jokhang Manastırı

2012 yılının sonunda Lhasa eski şehrin korunmasına 1.5 milyar RMB’ye yakın bir yatırım yaptı. Altı ay süren inşaatın ardından Jokhang Manastırı’nın etrafındaki tavaf patikaları genişletildi ve Barkou Sokağı’ndaki satıcıların dışarıda satış yapması yasaklandı.

Belediyenin geri kalmış altyapısı yenilendi, eski şehrin cadde ve sokakları düzenlendi, temizlendi.  Kentsel planlama Lhasa şehrini büyütmeye devam ediyor. Genişliği 60 kilometrekareyi bulan kentsel alan, onlarca yıl öncesinin 20 katına ulaşmış durumda. Şehir, Lhasa Nehri etrafında gelişiyor ve burayı Lhasa’nın ikinci idari bölgesi haline getiriyor. Nehir kıyısı boyunca yüzden fazla otel ve restoran faaliyet gösteriyor. Nehir kenarında tiyatro gösterileri düzenlenen mekanlar var. Bunların birinde Prenses Wencheng’in anısını yaşatan bir oyun sergileniyor. Ağustos 2013’te perdelerini açan oyun neredeyse şehrin kendisi kadar ünlendi.

Günümüzde Lhasa, merkezinde Potala Sarayı bulunan ama sıra sıra çok katlı ve bahçeli binaların yükseldiği modern bir şehir. Gelişen otelleri, bankaları, alışveriş merkezlerini ve tasarımcı mağazalarını görünce insan Lhasa’nın karlı bir platonun uzak bir köşesinde kurulu olduğunu unutuyor. Giderek popülerleşen cep telefonları ve internet şehri dış dünyaya bağlıyor.

Hareketli Barkhor Sokağı boyunca yürürken, Potala Sarayı meydanındaki inançlı müminleri gördüğünüzde insanların imanının samimiyeti içinize işliyor. Dua çarklarını döndürmek, güneşli bir öğleden sonra bir çayevinden şehrin seslerini dinlemek, Lhasa Nehri boyunca yürümek, bu şehre aşık olmamayı imkansız kılıyor.



Yazar: Kerem Kofteoglu
1963’te Mardin’de doğdu. İlk ve lise eğitimlerini İstanbul’da tamamladı. Dünya gazetesinde Reklam Bölümü'nde işe başladı. Sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nı takip eden muhabirlerden biri oldu. Daha sonra sırasıyla Hürriyet Gazetesi’ne bağlı haftalık Ekonomist Dergisi ve Sabah grubunun Para dergisinde çalıştı. Bir dönem Turizm Yazarları Derneği’nin (TUYED) Başkanlığını yürüten Köfteoğlu, halen çeşitli dergilerde serbest gazetecilik yapıp, bazı kurumlara basın ve turizm danışmanlığı hizmeti veriyor.