Türk uzmanlar Çin-ABD vergi savaşını değerlendirdi

Türk uzmanlar, Çin Devlet Konseyi Basın Ofisi’nin yayımladığı, “Çin-ABD Ekonomik ve Ticari İlişkilerinin Bazı Konuları Hakkında Çin’in Tutumu” başlıklı beyaz kitabı China Today’e değerlendirdi.

“TRUMP ÇİN’İ YALNIZLAŞTIRMAK İSTİYOR”

Ticaret savaşlarının Amerika’dan çok Çin’in işine yarayacağını belirten İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı ve Dış Politika Enstitüsü Akademi Kurulu Başkanı Prof. Dr. Tarık Oğuzlu şunları söylüyor: “Karşımızda ticaret savaşları noktasında son derece kararlı olan bir Amerikan başkanı var. İlk başkanlık süresince de ticaret savaşlarını başlatmıştı. En fazla gümrük vergilerini Çin’e uygulayacağını açıkladı.  Trump’ın asıl amacı Çin’i yalnızlaştırıp, Çin’le iş birliği yapan, ticari iş birliği yapan ülkeleri onun yanından uzaklaştırmak istiyor. Birçok devlet zaten kendilerine konan gümrük vergilerini Amerika’nın geri çekmesi noktasında Trump yönetimiyle görüşmelere zaten başladı. Bu görüşmeler neticesinde Trump bazı vergileri indirebilir. Bazı vergileri tutabilir ama Çin noktasındaki kararlılığı başka ülkeler karşısında bence yok. Bir pazarlık unsuru olarak görüyor. O ülkelerden bir şey alırsa bunlardan vazgeçebilir.”

Trump’ın Çin’e İkinci Soğuk Savaş mantığı çerçevesinde yaklaştığını belirten Prof. Dr. Oğuzlu şöyle devam ediyor: “Trump, Çin’e karşı izlediği yükselişini baskılamak, Çin’i çevrelemek, kuşatmak noktasındaki politikasından geri adım atacak gibi durmuyor. Çin  Dünya Ticaret Örgütü’nün kurallarına uygun davrandığını söylüyor. Bu tartışmaya açık bir konu. Şöyle ki Çin artık fakir, gelişmekte, kalkınmakta olan bir ülke gibi görülemez. Dünyadaki toplam üretimi yüzde 35’ini yapan dünyanın fabrikası olmuş. 120’den fazla ülkenin birinci ticaret ortağı olmuş kalkınma gelişmekte olan bir ülke. Eskiden olduğu gibi bazı ayrıcalıklara sahip olması gerektiğine inanıyor.”

Ticari ilişkilerdeki durumun Amerika’ya karşı Çin’in lehine olduğunu belirten Prof. Dr. Oğuzlu “Bence bu durum Çin’e yarayan bir şey. Çünkü Çin 300 milyar dolarlık bir fazla veriyor” dedikten sonra şöyle devam ediyor: “Çin, Amerika’ya karşı bugünden yarına olmasa bile orta vadede başka ülkelere yayarak, başka ülkelere mal satmaya başlayarak, ülkedeki iç tüketimi arttırarak telafi edecektir. Çin’in elinde Amerika’yla olan ticari ilişkilerinden elde ettiği 1 trilyon dolarlık bir rezervi var. Belki bu paraları Amerika’ya yatırıma göndermek istemeyecektir. Amerika’ya misliyle karşılık verecek, Amerikan mallarının Çin pazarına erişimini engelleyip, elindeki dolarları eskiden olduğu gibi gideyim Amerika’da yatırayım, Amerika’ya borç vereyim şeklinde değerlendirmeyecektir.  Bu noktadan hareketle Amerikan ve Çin ekonomisi arasındaki decoupling (ayrışma) devam edecek. Gelişmeler dünyayı farklı bir düzleme götürüyor.  Ama Trump’ın bütün dünyadaki ülkelere farklı oranlarda da olsa ilan ettiği bu ticaret savaşının Amerika’dan çok Çin’in işine yarayacağını düşünüyorum.”

“ÇİN ‘İSTİKRARLI PARTNER BİZİZ’ MESAJI VERİYOR”

“Beyaz kitap, yalnızca Beijing’in pozisyonunu belgelemekle kalmıyor; aynı zamanda küresel ekonomik düzenin kuralları, ABD’nin tavırları ve Çin’in kendisini nasıl konumlandırmak istediğine dair stratejik bir okuma da sunuyor” diyen Londra Enerji Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Öğütçü, değerlendirmesini dört başlık altında yapıyor.

  1. ABD’nin yükümlülükleri ihlal ettiği yönündeki eleştiri: “Beyaz kitapta, ABD’nin “tek taraflı ve korumacı önlemler” yoluyla birinci aşama ticaret anlaşmasını ihlal ettiği vurgusu dikkat çekici. Bu eleştiri, esasen Çin’in sorumlu küresel aktör rolünü ön plana çıkartırken, ABD’yi sistem dışı davranan, öngörülemez ve kendi iç politikasıyla dış ticaret ilişkilerini şekillendiren bir aktör gibi sunuyor. Çin burada hem uluslararası meşruiyeti yanına almak hem de yatırımcılara “istikrarlı partner biziz” mesajı vermek istiyor.
  2. Diyalog ve karşılıklı fayda vurgusu: Bu çağrı Beijing’in son yıllarda benimsediği “kazan-kazan” diplomasisinin bir devamı. Ancak bu çağrı, aynı zamanda ABD’ye yönelik bir koşullu uzlaşma mesajı: “Masaya oturabiliriz, ama eşit şartlarda.” ABD bu çağrıya karşılık verirse, iki ülke arasındaki ilişkilerin yumuşaması ve özellikle teknoloji transferleri, tarım ticareti ve fikri mülkiyet hakları gibi tartışmalı alanlarda daha sağlıklı bir mekanizma kurulması mümkün olabilir.
  3. ABD’nin samimi adım atması mümkün mü? Bu, kritik ve cevabı oldukça çetrefilli bir sorudur. ABD’nin Çin ile olan ticaret ilişkilerinde daha pragmatik bir çizgi izlemesi, şirketler ve finansal çevreler tarafından destekleniyor. Ancak Çin’in yükselen teknolojik ve jeopolitik gücü, Washington’un yapısal bir rekabet stratejisini tercih etmesine neden oluyor. Dolayısıyla ABD’nin “samimi adımlar” atması, yalnızca ekonomik hesaplara değil; Çin’i çevreleme stratejisine, Hint-Pasifik politikalarına ve iç politik baskılara da bağlı. Mevcut konjonktürde bu adımın sınırlı ve şartlı olabileceğini söyleyebiliriz.
  4. Çin’in DTÖ vurgusu ve serbest ticaret savunusu: Çin’in beyaz kitapta serbest ticaret rejimini ve DTÖ kurallarını sahiplenmesi, aslında normatif bir dönüşümün habercisidir. Çin, yıllar boyunca eleştirildiği kuralları şimdi savunarak, küresel ekonomik düzenin “yeni lider adayı” gibi davranıyor. Bu, Batı’nın boşalttığı küresel liderlik alanında yer kapma stratejisidir. Aynı zamanda gelişmekte olan ülkeleri yanına alma arzusunun bir yansımasıdır. Beyaz kitapta ‘Anlaşmazlıklar eşitlik temelinde ve karşılıklı fayda anlayışıyla çözülmelidir’ vurgusu var. Bu söylem, Türkiye’nin son yıllarda savunduğu çok taraflılık, egemen eşitlik ve ekonomik diplomaside karşılıklı kazanım ilkeleriyle örtüşüyor. Çin burada, Türkiye gibi ülkelerle daha fazla ortak söylem üretme, belki BRICS+, Kuşak-Yol gibi çok taraflı platformlarda daha yakınlaşma arayışında olabilir.”

“ABD’NİN TİCARET ANLAŞMALARINA UYMAYACAĞI BELLİ OLDU”

“ABD’nin Çin’i ekonomik bakımdan sıkıştırarak büyümesini durdurmaya çalıştığı anlaşılıyor” diyen Siyaset yazarı gazeteci Kayahan Uygur “‘Bunun kuşkusuz siyasal nedenleri var, ama konu dünyada daha çok ticaret savaşı olarak algılanıyor” şeklinde devam ediyor. ABD’nin ticaret anlaşmalarına uymayacağının da belli olduğunu hatırlatan Uygur bu konuda şu bilgileri veriyor: “Amerika’nın ekonomik rekabette eski düzen içinde başarılı olamayacağını anladığı için Dünya Ticaret Örgütü kurallarını tanımazdan geldiği görülüyor.

Washington, 2. Dünya Savaşı sonrası kendisinin kurulmalarına katkıda bulunduğu uluslararası kurum ve kuralları yok sayarak 20’nci yüzyılın başına dönüyor. Trump yönetiminin tek başına dünyaya hakim olmak isteyen, emperyal bir düzen peşindeki güçlerin ön plana çıktığı dönemleri yeniden canlandırmak istediği yorumları yapılıyor. ABD yönetimi eski küreselci yapıyı değiştirmek istediğini söylüyor ama son analizde sadece kendi egemenliğinde ve sırf kendisine yarayan yeni bir küresel yapı oluşturma amacı gözden kaçmıyor.”

“ABD yönetiminin uluslararası düzeni eşit ve egemen devletler arasında anlaşma ve uzlaşma yoluyla kurulmuş barışçı ve demokratik bir yapı olarak değil, tek bir süper devletin güç kullanarak istediğini yaptığı bir imparatorluk olarak algılamasını diğer ülkeler kabul etmiyorlar” saptamasını yapan Uygur değerlendirmesini şöyle noktalıyor: “Çin’in ABD’ye DTÖ kuralları çerçevesinde ve uluslararası hukuka göre yaptığı eleştirilerde haklı olduğu ortada. ABD’nin tavrının dünya ekonomisine zarar vereceği görüşü de doğru.

Ancak ABD’nin bu girişimlerinden kolay kolay vazgeçmesi de zor. Sonuçta bu girişimleri durdurmanın yolu ülkelerin birbirlerine karşı olan yüksek dış ticaret açıklarını ortadan kaldıran, dengeli bir dünya ekonomik sistem etrafında yeni bir anlaşmalar ortamına ulaşabilmek. ABD’nin son girişimlerinden zarar gören ülkelerin kendi aralarında ABD’yi dışarda bırakan çok yönlü ilişkiler kurma çabaları da ön plana çıkıyor. Sanırım Çin’in yapmaya çalıştığı da bu, fakat bunun bugünden yarına gerçekleşmesini de beklememek gerekir.”



Yazar: Kerem Kofteoglu
1963’te Mardin’de doğdu. İlk ve lise eğitimlerini İstanbul’da tamamladı. Dünya gazetesinde Reklam Bölümü'nde işe başladı. Sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nı takip eden muhabirlerden biri oldu. Daha sonra sırasıyla Hürriyet Gazetesi’ne bağlı haftalık Ekonomist Dergisi ve Sabah grubunun Para dergisinde çalıştı. Bir dönem Turizm Yazarları Derneği’nin (TUYED) Başkanlığını yürüten Köfteoğlu, halen çeşitli dergilerde serbest gazetecilik yapıp, bazı kurumlara basın ve turizm danışmanlığı hizmeti veriyor.