Ortak fayda: Kadim bilgelikten modern yönetime
- 29 Eylül 2025
- Yayınlayan: Kerem Kofteoglu
- Kategori: Son Yazılar

Halkın çıkarlarını gözardı eden hükümdar halkın muhalefetini üzerine çeker” sözü yönetim felsefesini de içeren antik öğretidir. Bu öğreti, Türk geleneksel kültüründeki bazı kavramlarla şaşırtıcı benzerlikler gösteriyor.
Prof. Dr. Giray Fidan (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Çin Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı öğretim üyesi) CHINA TODAY TÜRKİYE—“Halkın çıkarlarıyla uyumlu olan hükümdar halkın desteğini alır. Halkın çıkarlarını göz ardı eden hükümdar halkın muhalefetini üzerine çeker.” İnsanlık medeniyetinin uzun tarihinde farklı kültürel geçmişlere sahip bilge kişiler sıklıkla
temel değerler konusunda şaşırtıcı bir fikir birliğine varmışlardır. Coğrafi ve tarihsel sınırları aşan bu düşünceler, sadece insan bilgeliğinin evrenselliğini kanıtlamakla kalmaz aynı zamanda günümüz dünyasının medeniyetler arası etkileşimi için de değerli bir kaynak sunmaktadır. Antik dönemin Çinli düşünürü Guan Zhong’un Guanzi adlı eserinde öne sürdüğü “Halkın çıkarlarıyla uyumlu olan hükümdar halkın desteğini alır.
Guan Zhong düşüncesinin özü
Guan Zhong (yaklaşık MÖ 723-MÖ 645), İlkbahar ve Sonbahar Döneminin Qi Beyliği’nin önde gelen siyasetçisi ve düşünürlerindendi. Onun siyasi düşüncesi Çin’in geleneksel siyasi kültürü üzerinde büyük etki yaratmıştır. Qi Beyi Huan’ın İlkbahar ve Sonbahar Dönemi’nin Beş Hükümdarı arasında lider olmasına yardımcı oldu ve tarıma önem veren, ticareti geliştiren ve askeri sistemi reforme eden bir dizi politika uygulayarak Qi’yi o zamanın en güçlü feodal beyliği haline getirdi. Guan Zhong’un düşüncesinin temel unsurlarından biri halkın geçim kaynaklarına önem vermesiydi. Yöneticilerin ancak halkın çıkarlarını önemserlerse sağlam bir yönetim temeli oluşturabileceklerine inanıyordu. Bu düşünce, Çin’in geleneksel “halk merkezli” olma kavramıyla tutarlıdır ve Çin’in geleneksel siyasi bilgeliğinin de önemli bir parçasıdır.

Türk kültüründe benzer kavramlar Türk kültürünün zengin geleneğinde, Guan Zhong’un “ortak fayda” düşüncesine benzeyen birçok kavram bulmak mümkündür. Türk halk bilgeliğinde yaygın olarak bilinen “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” sözü, toplumun üyeleri arasındaki sorumluluk duygusunu ve karşılıklı yardımlaşmayı vurgular. Bu söz, faydanın paylaşılmasının önemini yansıtarak Guan Zhong’un düşüncesiyle büyük benzerlik gösterir. Türk geleneksel “İmece” sisteminde de benzer değerler görülebilir. Anadolu köylerinden kökünü alan bu yardımlaşma geleneği, köylülerin hasat, ev inşası gibi büyük işleri tamamlamak için kendiliğinden organize ettikleri kolektif bir çabadır.
Türk geleneksel el sanatlarındaki “Usta-Çırak” ilişkisi de bilgi ve becerilerin nesiller arası aktarımını ve paylaşımını yansıtır. Bireysel çıkarları grup çıkarlarıyla yakından ilişkilendiren bu düşünce, Guan Zhong’un yöneticilerin halkın faydasıyla uyumlu olması gerektiği fikriyle benzerlik gösterir.
Kültürel geleneğin ortak noktaları
Çin’in Guan Zhong düşüncesi ile Türkiye’deki ilgili kavramları karşılaştırdığımızda, birkaç ortak nokta bulabiliriz. Öncelikle halk merkezli yönetim kavramı göze çarpar. Guan Zhong’un “ortak fayda” ve Osmanlı’nın “Adalet Çemberi”
(Dâire-i adliye) kavramı her ikisi de yönetimin temelinin halk olduğunu, ancak halka fayda sağlayan yönetimin uzun ömürlü olabileceğini vurgular. İkinci önemli nokta, güç ve sorumluluk birliğidir. Her iki kültürel gelenek de yöneticinin gücü ne kadar büyükse, sorumluluğunun da o kadar büyük olduğunu kabul eder. Güç kişisel çıkar için bir araç değil, halka hizmet için bir araçtır. Üçüncü önemli nokta, adaletin yönetimin temeli olmasıdır. Adalet, her iki kültürel gelenekte de büyük önem verilen bir değerdir. Guan Zhong halkla faydayı paylaşmanın önemini vurgularken, Osmanlı teorisinde de adaleti yönetim döngüsünün merkezine koymaktadır. Her iki düşünce de kısa vadeli ve kısmi fayda sınırlamalarını aşar ve meselelere uzun vadeli ve bütünsel açıdan bakmayı önermektedir. Bu, Doğu medeniyetlerine özgü bütünsel düşünce tarzını da yansıtmaktadır.
Modern anlamı ve pratik örnekler
Günümüzde küreselleşme bağlamında, Guan Zhong’un “ortak fayda” düşüncesi ve Türkiye’nin ilgili kavramları hangi modern anlamları taşımaktadır? Kadim bilgelik bize kültürel ve tarihsel arka planlar farklı olsa da, insanlığın adalet, paylaşma ve uyumlu yaşam arayışının evrensel olduğunu hatırlatmaktadır. Bu ortak değerler, farklı medeniyetler arasındaki etkileşim ve işbirliği için bir temel sağlamaktadır. Günümüzün kültürel çeşitlilik dünyasında, bu ortak değerleri tanımak ve onlara saygı göstermek özellikle önemlidir. Türk geleneksel halı sanatı zengin kültürel semboller ve değerler içerir. Halı dokuma sadece bir zanaat olmanın yanısıra kültürel mirası aktarmanın bir biçimidir. Özellikle
Anadolu halılarında sık görülen “annelik” ve “bereket” motifleri, Türklerin doğanın hediyelerine şükran ve ortak refaha özlem duygusunu yansıtır. Doğanın nimetlerine değer veren ve uyumlu birlikteliği vurgulayan bu anlayış, Çin’in geleneksel “insan ve doğanın birliği” düşüncesiyle benzerlik göstermektedir.
Bu düşünceler modern toplum yaşamı için hala önemini korumaktadır. İster Çin’de ister Türkiye’de olsun, geleneksel kültürlerde vurgulanan karşılıklı yardımlaşma, adil paylaşım gibi fikirler, uyumlu topluluklar inşa etmek ve sosyal bağları güçlendirmek için pratik değere sahiptir. Üçüncüsü, kültürel ve sanatsal etkileşim açısından, iki ülkenin geleneksel kültürlerindeki ortak kavramları keşfetmek, kültürel yaratıcılığı zenginleştirebilir ve sanatta yeniliği teşvik edebilir. Örneğin, Çin’in mürekkep resmi ve Türkiye’nin Ebru sanatı teknik olarak farklı olsalar da her ikisi de insan ve doğa arasındaki uyumu temel almaktadır.
Kültürel mirasın yansımaları
Bu kadim bilgeliğin günümüz Türk ve Çin toplumlarında nasıl yaşadığını görmek, iki kültürün canlı bir şekilde nasıl etkileşime devam ettiğini anlamamıza yardımcı olur. Her iki toplumda da, devlet-toplum ilişkisine dair bu antik öğretiler, modern kurumlar ve sosyal uygulamalarla yeniden şekillendirilmiştir. Modern Türkiye’de, “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi, Cumhuriyetin temel taşlarından biridir. Bu ilke, Guan Zhong’un düşüncesini de hatırlatmaktadır – yönetim meşruiyetini halktan alır. Benzer şekilde çağdaş Çin, “Halk için hizmet” ilkesini benimsemiş ve ekonomik kalkınma politikalarını halkın yaşam standartlarını yükseltmeye odaklamıştır.
“Xiaokang” (orta düzeyde refah) ve “ortak refah” kavramları, devletin ve toplumun ortak çıkarlarını bir araya getirme çabasının modern tezahürleridir. Türk ve Çin toplumları, “halkın çıkarlarını merkeze alma” anlayışıyla, kendi özgün modernleşme yollarını çizerken, geleneksel bilgeliklerini korumuşlardır. Bu durum, kültürel devamlılığın ve adaptasyonun mümkün olduğunu ve farklı medeniyetlerin kendi tarihsel köklerinden koparak değil, onları yeniden yorumlayarak ilerleyebileceğini göstermektedir.
“Nerede birlik, orada dirlik”
Bu antik özdeyiş zaman ve mekânı aşmakta ve günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Bize, kültürel biçimler farklı olsa da, insanlığın adalet, paylaşım ve iyi yönetim özleminin evrensel olduğunu hatırlatmaktadır. Türk kültüründe “Nerede birlik, orada dirlik” şeklinde ifade edilen kadim anlayış, Çin geleneksel düşüncesindeki “uyum içinde farklılık” kavramıyla benzerlik göstermektedir. Her iki düşünce de farklılıklara saygı gösterirken ortak fayda ve işbirliği arayışının önemini vurgular. Büyük Türk düşünürü Yunus Emre’nin “Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım” sözü de iletişim ve anlayışı teşvik ederek, Çin’in “yeryüzündeki herkes kardeştir” anlayışıyla benzer bir düşünceyi dile getirmekte ve her iki kültürün de insan ilişkilerinde uyuma verdiği önemi yansıtmaktadır.
Günümüz dünyasında, Çin ve Türkiye antik İpek Yolu üzerindeki önemli ülkeler olarak derin tarihsel bağlara ve geniş işbirliği imkânlarına sahiptir. Çin’in porselen sanatı ile Türkiye’nin çini işçiliği, Çin’in kâğıt kesme sanatı ile Türkiye’nin karagöz oyunu, Çin’in ipek işlemeciliği ile Türkiye’nin halı dokumacılığı, bu geleneksel zanaatlar sadece iki ülkenin kültürel hazineleri değil aynı zamanda iki halk arasındaki duygusal bağı güçlendiren köprülerdir. Bu kültürel semboller aracılığıyla gerçekleşen etkileşim ve kaynaşma iki ülkenin geleneksel bilgeliğini daha iyi anlamamızı sağlayabilir.