Çin: Anlaşılması Gereken Bir Ortak

Deneyimli bir iş danışmanının Çin’in dinamik pazarında yirmi yıllık deneyimine dair derinlemesine düşünceleri. Jiangsu Eyaleti, Suzhou’daki Taicang Limanı’nın Haitong Otomobil Terminali’nde İspanya’ya ihraç edilmek üzere bir dizi Xiamen King Long otobüsü roll-on/roll-off gemisine yükleniyor.

JULIO CEBALLOS /CHINA TODAY — Yıllar önce , İspanya-Çin Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması imzalandığında, çok az kişi bu ikili ilişkinin böylesine derin bir dönüşüm geçireceğini öngörebilirdi. Şahsen yaşayacağım dönüşümü ben de öngörememiştim. Anlaşma imzalandıktan bir yıl sonra, umut dolu bir bavul ve Şanghay’daki İspanyol Konsolosluğu Ekonomi Bölümü’nde bir yıl stajyer olarak kalmam için bir hibeyle Çin’e vardım. 20 yıl kaldım. Bu süre zarfında, İspanyol ve Avrupalı ​​şirketlerin Çin’de varlıklarını kurmalarına ve genişletmelerine yardımcı olma ayrıcalığına ve zorluğuna sahip oldum; hızlandırılmış değişimin, muazzam iş fırsatlarının, şiddetli rekabetin ve derin stratejik düşüncenin laboratuvarına bizzat tanık oldum.

Çin’in iş dünyasında yirmi yıldır yol alırken çok şey öğrendim. Ancak, İspanya ve Çin’in kapsamlı stratejik ortaklığının 20. yılını ve AB’nin Pekin ile diplomatik ilişkilerinin 50. yılını kutladığı bu günlerde, özetlemek gerekirse şunu söylerdim: Çin çözülmesi gereken bir muamma değil; anlaşılması gereken bir ortaktır. Çin’i anlamak ise ömür boyu sürecek bir tevazu, titizlik ve uyum çabasıdır. Öğrendiklerim zihni besliyorsa, işte benim “piknik sepetim”.

Küresel Rekabetin Laboratuvarı

Öğrendiğim ve öğrenmeye devam ettiğim ilk ders sabırdı. Çin’de başarılı olan şirketler illa ki en büyük veya en ünlü olanlar değil. En kararlı olanlar onlar. Inditex, Cosentino, Freixenet, Alsa, Torres, Gestamp veya Grupo Antolín gibi şirketler Çin’e sadece “giriş” yapmadılar; ülkeye zaman, yetenek, enerji ve güven yatırımı yaptılar. İttifaklar kurdular, mesajlarını uyarladılar ve bambaşka bir pazarın kurallarını incelediler. Başarı yavaş yavaş kazanılır, ancak başarısızlık hızlı (ve sık) gelir. Sosyokültürel adaptasyon çok önemlidir.

Bu, Çin pazarına girmeye çalışırken tökezleyen birçok Batılı markanın sıklıkla göz ardı ettiği bir derstir. Genellikle kültürel zekâya, lojistik esnekliğe veya yerel ortaklıklara olan ihtiyacı hafife almışlardır.

Çin sıradan bir pazardan çok daha fazlası: küresel rekabetin bir spor salonu. Çin’deki AB Ticaret Odası’nın eski başkanı Jörg Wuttke bunu çok güzel ifade etmiş: “Şirketiniz burada ayakta kalabiliyorsa, her yerde ayakta kalabilir.” Wuttke, böylesine aşırı rekabetçi, çoğu zaman çelişkili, hiperdinamik ve aşırı talepkar bir pazarı tanımlamak için “Çin’in Fitness Kulübü” terimini oldukça isabetli bir şekilde ortaya atmış. Bunun sayısız örneğine tanık oldum.

Çin’de iş yapmak, en iyilerle çevrili, en sert spot ışıkları altında bir Olimpiyat finalinde yarışmak gibidir. Her gün ölçülürsünüz; sadece fiyat veya ürünle değil, aynı zamanda uyum sağlama, yerelleştirme ve yenilik yapma becerinizle de. Burası dünyanın en iyi eğitim sahasıdır.

23 Mayıs 2024’te Şanghay’da düzenlenen CBE China Güzellik Fuarı’ndaki İspanyol kozmetik sergi alanı.

Çin’in Anahtarı  Nedir?

Alibaba ve JD.com gibi e-ticaret platformlarının patlayıcı büyümesinden, WeChat ekosistemlerinin her yerde bulunmasına ve Alipay aracılığıyla sorunsuz dijital ödemelere kadar Çin, geleneksel sistemleri aşarak Batı’da gördüğüm her şeyden daha hızlı, daha akıllı ve daha entegre bir perakende modeli oluşturdu.

Natura Bissé, Isdin, Osborne, Camper ve Suavinex gibi İspanyol markaları, geleneksel dağıtım zincirlerini atlayarak doğrudan tüketiciye yönelik stratejiler geliştirerek bu dalgayı nasıl yakalayacaklarını öğrendiler. Hâlâ düzenleyici atalet ve parçalanmış pazarlarla boğuşan Avrupa için, bu “dijital pragmatizm” modelinden öğrenilecek çok şey var.

Çin’de eğitim bir sosyal politika değil, ulusal bir hayatta kalma stratejisidir. Çin her yıl ABD, Almanya ve Japonya’nın toplamından daha fazla mühendis mezun ediyor. Hükümet, sadece sanayiye hizmet etmek için değil, aynı zamanda ona liderlik etmek için de bilime, teknolojiye, mühendisliğe, matematiğe ve mesleki eğitime büyük yatırımlar yapıyor.

Bu tesadüf değil. Çin, bir şeyin kapitalist mi yoksa komünist mi olduğunu merak etmiyor; “İşe yarıyor mu?” diye soruyor. Bu radikal pragmatizm, yapay zeka, 5G, yenilenebilir enerji ve üretim otomasyonundaki inovasyonunun arkasındaki itici güç. Batılı şirketler, “ucuz iş gücü”nün Çin’in tek varlığı olduğu fikrinden vazgeçmeli. Çin’in asıl avantajı, disiplinli, hırslı ve giderek daha fazla yerlileşen yetenek.

Çin hükümeti stratejik bir yatırımcı gibi davranıyor. Beş yıllık döngüler halinde plan yapıyor ve yüzyıllar bazında düşünüyor. “Çin Malı 2025” ve “çift dolaşım” stratejileri, devlet ve piyasanın uzun vadeli ulusal hedeflere doğru nasıl birlikte evrildiğinin örnekleridir. Buna karşılık, birçok Batılı şirket ve hükümet kısa vadeciliğe, siyasi döngülere veya üç aylık sonuçlara takılıp kalmış durumda.

AB, özellikle Çin ile ilişkilerinin 50. yılını kutlarken, kendini yeniden ayarlamalı. Mesele Çin modelini kopyalamak değil; kendi stratejik gücümüzü yeniden kazanmak. Eğitim, planlama ve yeniden sanayileşme, politika gündemlerimizin özüne geri dönmelidir.

Hello Bike ve İspanyol marka Loewe’nin ortaklaşa piyasaya sürdüğü sınırlı sayıdaki altın renkli bisiklet, 1 Mart 2025’te Şanghay’da ilk kez görücüye çıktığında büyük ilgi görüyor.

Varlık Güçtür

Bugün bile, gerginlikler yükselmiş ve bazı sesler ayrışmayı savunuyor olsa da, eski İspanya büyükelçisi Eugenio Bregolat’ın sık sık söylediği şu söze hâlâ ikna olmuş durumdayım: “Sorun Çin değil, sorun Çin’de olmamak.”

İspanya, ilk harekete geçenlerden biri olmasa da, artık güvenilir ve tarafsız bir muhatap olarak kabul ediliyor. İdeolojiden ziyade pragmatizme dayanan “aktif tarafsızlığımız”, ticaret, eğitim ve yatırımda kapılar açtı. AB içinde hareket eden ancak ikili istihbarata sahip olan İspanya, stratejik bir merkez, çıkarların tercümanı ve köprüler kurucusu olabilir.

Çin’in ölçeği, hırsı ve dayanıklılığı küreselleşmeyi yeniden tanımlıyor. İspanya ve AB için seçim, çatışma ile boyun eğme arasında değil; geçerlilik ile önemsizlik arasında.

Güncel kalabilmek için hem Çin’de hem de Asya’da varlığımızı sürdürmeliyiz. Geleceğin müzakere edildiği arenalarda, bunu anlayan, Çin’i bir kupa pazarı olarak değil, bir eğitim sahası olarak gören şirketler, o geleceği şekillendirecek olanlar olacak.

JULIO CEBALLOS, Çin’de strateji ve pazar geliştirme konusunda uzmanlaşmış İspanyol bir iş danışmanıdır. “El calibrador de estrellas” kitabının yazarıdır ve 20 yılı aşkın süredir Avrupa şirketlerine Çin pazarında danışmanlık yapıyor.



Yazar: Kerem Kofteoglu
1963’te Mardin’de doğdu. İlk ve lise eğitimlerini İstanbul’da tamamladı. Dünya gazetesinde Reklam Bölümü'nde işe başladı. Sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nı takip eden muhabirlerden biri oldu. Daha sonra sırasıyla Hürriyet Gazetesi’ne bağlı haftalık Ekonomist Dergisi ve Sabah grubunun Para dergisinde çalıştı. Bir dönem Turizm Yazarları Derneği’nin (TUYED) Başkanlığını yürüten Köfteoğlu, halen çeşitli dergilerde serbest gazetecilik yapıp, bazı kurumlara basın ve turizm danışmanlığı hizmeti veriyor.