DANXIA DAĞI ETEKLERİNDEKİ ULU KÖYLER…
- 18 Temmuz 2021
- Yayınlayan: Kerem Kofteoglu
- Kategori: Son Yazılar

Beijing’den başlayarak Kuzey Çin Ovası boyunca Sarı Nehir ve Yangtze Nehri üzerinden güneye, Guangzhou’ya uzanan dünyanın en uzun yüksek hızlı tren hattında manzara birkaç saat içinde değişiyor; gökyüzü kapalı ve kasvetliyken bir süre sonra pırıl pırıl ve açık hale geliyor…
(LI SHUANGXI /CHINA TODAY TÜRKİYE)— Bulutlar hareketleniyor ve karşınıza Danxia Dağı çıkıyor; dağa adını veren kırmızı kumtaşından yer şekillerinin arasından. Guangdong eyaletinin kuzeydoğusundaki Shaoguan’da bulunan Danxia Dağı, etrafını saran rustik Hakka köyleriyle birlikte olağanüstü bir coğrafi mekan oluşturuyor.
Niubi köyünün Danxia Dağı’nın arkasındaki dağların arasına yerleşmiş evleri, tipik güney tarzını yansıtır biçimde, kiremitli çatılara ve sıkıştırılmış topraktan duvarlara sahip. Birkaç yıl öncesine, Niubi’nin üst tarafındaki betonarme köprü tamamlanana dek, bu ırak köyün üç yanını saran nehirler ve akarsular buraya ulaşmanın yegane yoluydu.
Uzun, dar köprü bizi köyün girişine götürüyor. Köy yolunun iki tarafında da Lingnan peyzajının kendine has unsurları yer alıyor —bambu ağaçları, küçük göletler, bir greyfurt bahçesi, muz ağaçları ve çeltik tarlaları. Adını şefkat anlamına gelen Bodhisattva’dan alan Guanyin Dağı kendini hemen belli ediyor. Niubi köyü bu dağın karşısına kurulmuş. Dağın şekli kucağında çocuğunu tutan bir kadını andırıyor. Yöre halkı bu tepeye “çocuk yollayan Bodhisattva” adını vermiş.
Köy sakinlerinin büyük bir bölümü uzun süre önce yeni inşa edilen köylere taşınmış; geriye bambu ağaçlarının sükuneti arasında kiremitli çatılarıyla bir düzine kadar ev kalmış. Köyün en büyüleyici manzarası şafak pusunda ortaya çıkıyor; köyü basan sisin arasından hayal meyal görünen Guanyin Dağı bir ortaya çıkıyor, bir kayboluyor. Hakikaten görülmesi gereken bir manzara. Gün doğduğunda ise üzerinizde pike yaparak uçuşan, yuva yapmak için saman toplayan ispinozlar ve dereden fırlayan balıkların yarattığı dalgacıklar olmasa çini mürekkebinden yapılmış bir resmin içine düştüğünüzü zannedebilirsiniz.

Bu sakin köyün ziyaretçilerinin büyük bir bölümü, huzur içinde, gözden uzak yaşamak için burada küçük evler kiralayan insanlardan oluşuyor. Ai Mi bu yarı zamanlı köy sakinlerinden biri; hafta içi şehirde çalışıyor ve haftasonları Niubi’deki küçük kulübesine gelip bahçesinde çiçek ve sebze yetiştiriyor. Ayrıca köyün çocukları için bir kütüphane kurmuş ve kütüphaneyi çocukların yönetmesine izin veriyor.
Dost canlısı ve misafirperver köylüler, Ai Mi’nin kendini evinde hissetmesini sağlıyor. Ai Mi’yi sık sık evlerine davet ediyorlar, bir bardak pirinç şarabı ikram etmek ya da yemeklerini paylaşmak için. Aralarından bazıları Ai Mi’ye iki meyve ağacı ve biraz da arazi vermiş. Ai Mi’nin bütün köy ahalisiyle tanışıp dost olması, kendini yöre halkının bir parçası olarak hissetmesi iki hafta bile sürmemiş.
Ai Mi kulübesine kalmaya geldiğinde komşularıyla evinin önünden geçen, üzeri yosunlarla kaplı yassı taşlı yolda bir araya gelip sohbet ediyor. Genelde içine kapanık biri olan Ai Mi, yeni sosyal hayatından çok memnun. Yıllarca büyük şehrin kalabalığı ve zorluklarıyla uğraştıktan sonra, bu sakin sığınaktaki yalın hayatı çok hoşuna gidiyor.
KÖYÜN ANTİK ORTAMI
Niubi’ye 10 kilometre uzaklıktaki Shitang, Niubi’den bile eski ve daha gizemli bir köy. “Bin Hane Köyü” olarak da bilinen Shitang’da buranın yüzlerce yıl önce büyük ve müreffeh bir yerleşim yeri olduğuna işaret eden köşk ve konut kalıntıları bulunuyor.
Shitang’daki en etkileyici yapı, köyün hemen girişinde yer alan Çifte Zirve Kalesi. Geçmişte köylüler, etrafı hendeklerle çevrili, kare şeklindeki kalenin surlarının dört köşesinde yükselen nöbetçi kulübeleri tarafından korunurmuş.
Kaleden son kez barut kokularının yükselmesinin üzerinden uzun bir zaman geçmiş; bugün Çifte Zirve Kalesi’ni Çin tarihinin eski bir kesitini görmek isteyenler ziyaret ediyor. Köyün kırsala has kültüründen geri kalan unsurlardan biri de “Ay Kız Kardeş Şarkısı”. Bu, Shaoguan’ın Renhua ilçesine bağlı Shitang köyünün kadın sakinlerinin söylediği Han Çinlileri’ne has bir şarkı. Binlerce yıldır sözlü gelenekle nesilden nesile aktarılan bu şarkı, bağımsız ve eşsiz bir Hakka performans sanatı haline gelmiş. Şarkının kendine has lehçesi, ritmi ve Tang Hanedanlığı (618-907) imparatorluk sarayına özgü ambiyansı, ayırt edici özellikleri. Ayrıca bu şarkı, Han işçilerinin yalın estetik anlayışını ve iyi yaşam umudunu temsil ediyor.
Shitang köyünün bir diğer büyüleyici özelliği, eski tarz makasları, keskin usturaları, çelik koltuğu ve geniş alacalı aynalarıyla yüz yıllık berber dükkanı. Bana kendi memleketimdeki berber dükkanını hatırlattı.

Dükkanın yaşlı sahibi biz dükkana göz atarken bizimle sohbet etti. “Şu anda 80 yaşındayım burada çırak olarak işe başladığımda 17 yaşındaydım” diyen yaşlı berber, önce su kaynatmış, yerleri süpürmüş, sonra zanaatın gereklerini gözlemlemiş ve öğrenmiş; en nihayetinde de ustasından dükkanı devralmış.
“Onlarca yıldır hiç bir şey değişmedi. Bugünlerde pek iş yok ama ben yine de kendimi meşgul etmek için her gün dükkana geliyorum” diyen yaşlı berberle tam sohbet ettiğimiz anda içeri bir müşteri girdi. Usta hemen işe koyuldu; müşterisini koltuğa oturttu, önüne beyaz bir önlük serdi. Müşterisinin beklendiği gibi saçını kestikten sonra favorilerini ve bıyığını kısalttı. 80 yaşındaki bu berberin müşterisinin gözlerinin kenarındaki küçük kılları makasıyla alması beni çok şaşırttı. Bunu gören müşteri “Endişelenme” diye seslendi, “O bir aylık bebeğin saçlarını bile kesebilir”. Belli ki ilerleyen yaşı bile bu usta berberin yeteneklerini köreltememişti.
Müşteri memnun bir şekilde dükkandan ayrıldıktan sonra berber bir sandalyeye oturdu ve sessizce sigarasını içti. Biz de onunla birlikte bu sakin anın keyfini çıkardık. Birçok yere gittim, bir çok köyü ziyaret ettim ama hiç bir şey beni Danxia Dağı kadar etkilemedi. Dağlarının, akarsularının, insanlarının verdiği o his, hep benimle kalacak…
BİN YAŞINDAKİ ENCUN KÖYÜ
Danxia Dağı’nın kuzeyindeki Chengkou kasabasının sınırları içindeki Encun köyünün bin yıllık bir tarihi var. Köydeki günümüze kadar gelen bütün eski binaların Meng klanıyla bağlantısı var. Bu klanın ataları, bugün Shandong eyaletinin sınırları içinde kalan Dongmeng Dağı’ndan buraya gelmiş. Gayet iyi korunmuş 10 ciltlik Meng Klanı Soykütüğü, Meng klanı tarihinin eksiksiz ve otantik bir kaydını içeriyor. Bizim ricamız üzerine köy muhtarı çok dikkatli bir şekilde kitabın sayfaları arasında gezindi. Soykütüğü, bir aile ağacı olmanın yanı sıra şiir, resim, kaligrafi ve mühürlerden oluşan muhteşem kadim sanat eserlerini içeriyor. Bunların muhtemelen en değerlisi, Xianchun saltanatının (1274) 10. yılında Güney Song Hanedanlığı’nın (1127-1279) prestijli politikacı ve edebiyatçılarından Wen Tianxiang tarafından kaleme alınan önsöz.

Bu 10 ciltlik tarih, 1048’de Jiangxi eyaletine bağlı Yudu’dan Shaozhou’ya (bugünkü Shaoguan) gelen ve sonunda Encun köyüne yerleşen Meng klanının kurucusu Meng Niansi’den başlayarak Encun köyüyle ilgili her türlü detayı içeriyor. Meng klanının üçüncü neslinden Meng Tianmin, ailenin imparatorluk sınavını geçen ilk üyesiydi. Meng Tianmin, Song İmparatoru Zhao Kuo (1168-1224) tarafından Renhua ilçesinin hakimliğine atandı.
O günden bu yana yetenekli ve mahir Meng klanı, nesiller boyunca başarılı bürokratlar ve devlet adamları yetiştirdi. Tarihi kayıtlar, Meng klanının 26 üyesinin en zorlu imparatorluk sınavlarında başarılı olduğunu ortaya koyuyor.
Ayrıca Song, Yuan, Ming ve Qing hanedanlıklarını kapsayan son 900 yıl boyunca klanın 300’ü aşkın üyesi, akademik çevrelerde ve bürokraside önemli başarılar elde etti. Klan “Güney Çin’in En Nüfuzlu Ailesi” olarak ünlendi. Yuan Hanedanlığı’ndan (1268-1370) Zhao Mengfu’nun da aralarında olduğu çok sayıda ünlü kaligraf klana paha biçilmez metinler hediye etti.
Ama aradan geçen zamanla hanedanlıklar değişti. Meng klanının üyeleri ülkenin dört bir yanındaki şehirlerde çeşitli memurluklara getirildi ve Encun köyünden koptu. Köyün zenginliği yavaş yavaş azaldı. Köy sakinleri hala atalarının geleneklerini sürdürüyor ve aile mottosu olan, “Toprağı işleyerek ve kitap okuyarak aileyi zenginleştir” ilkesinden şaşmıyor. Bin yıldır bu geleneksel etik kaideye göre yaşamak, Encun köyünün eski eserlerini ve başarılarını korudu. Bu yüzden, sadece yöre halkının yaşadığı binaları değil, eskiden kalma evleri de hala bir sükunet ve tarihi bir hava sarıp sarmalıyor.