PANDALAR ÇİN’İN HAZİNESİ, DÜNYANIN SEVGİLİSİIDİR!

Panda fosillerinin geçmişi 8 milyon yıl geriye gidiyor. Batı Jin Hanedanlığı (256-316) döneminde ateşkes bayrağının üzerine panda resmi çizilirdi ve pandalar barış sembolü olarak kabul edilirdi. Batılılar pandayı ilk olarak 19. yüzyılda tanıdı. Avrupa ve Amerika’ya götürülen pandalar oralarda üreyemedi.

(JIANG FUMEI /CHINA TODAY TÜRKİYE)—Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra hükümet soyu tehlikedeki bu hayvanın korunması için büyük çaba sarf etti. Günümüzde giderek artan sayıda panda bambu ormanlarında özgürce dolaşıyor. Panda yeryüzünün kadim sakinlerinden. Sekiz milyon yıl önce ataları halen Çin sınırları içinde olan bölgede yaşamaya başladı. Günümüzde, çoğunlukla Sichuan, Shaanxi ve Gansu eyaletlerinin dağlık bölgelerinde yaşayan pandalar, sadece Çin için bir ulusal hazine değil; aynı zamanda tüm dünyanın sevgilisi. 1961’de panda Dünya Vahşi Yaşam Fonu’nun maskotu olarak seçildi.

Dağlar ve ormanların derinliklerinde yaşayan pandalar, siyah-beyaz kürkleri sayesinde yeşilliklerin arasında ve karla kaplı zeminde kolayca saklanabiliyor, böylece doğal düşmanları tarafından görülmüyor. Kol ve bacaklarının yanı sıra kulakları, burnu, kuyruğu ve gözlerinin çevresi siyah tüylerle kaplı pandaların göğsüyle omuzu arasındaki bölge ve boynu da siyah; geri kalan yerleri ise beyaz. Ancak bunun istisnaları var; bazılarının karın bölgesi siyah oluyor, diğerlerininki beyaz iken. Ayrıca güneş ışığı ve beslenme gibi faktörlerden ötürü bazı pandalar tamamen saf renkler taşımıyor; kırmızımsı, grimsi ya da kahverengimsi tüylere sahip olabiliyor.

Pandalar yırtıcı bir memeli olan ayı ailesinin üyesi. Ancak birincil gıda olarak muhtelif bambu türleriyle beslenen pandalar, ot, çiçek, asma da yiyor. Öğütücü kasları ve çene kasları bilhassa gelişkin olduğu için çok güçlü çiğneme kabiliyeti bulunan pandalar, genel etoburlardan ziyade otoburlara benziyor. Ancak pandaların ince bağırsakları etoburlarınki gibi kısa; otoburlarınkine benzer karmaşık bir sindirim sistemleri ve devasa bir kör bağırsakları yok. İnce bağırsak ve midelerinde selülozu emici besinlere parçalayacak simbiyotik bakteri ya da enzimler bulunmuyor. Dolayısıyla ihtiyaç duydukları besini almalarının tek yolu daha fazla yemek; bu yüzden pandalar günün yarısından fazlasını beslenerek geçirir. Pandalar tamamen vejeteryan değil. Bambu oyuklarına saklanmış bambu sıçanlarını arayıp yakalarlar; ayılar gibi bala bayılırlar. Ayrıca keçileri kovaladıkları bilinir; bir leşe denk geldikleri takdirde de öküz eti yerler.

SANILANIN AKSİNE YAVAŞ DEĞİLLER

Hantal gibi görünmelerine karşın pandalar aslında yavaş değildir; bir tehlikeyle karşı karşıya kaldıklarında dünyanın en iyi atletleri kadar hızlı koşabilirler. Ancak pandalar tehlike anında çoğunlukla ağaca tırmanmayı tercih eder. Ön pençeleri, beş parmaklı olmanın yanı sıra evrimle gelişmiş boğumlu bir kemiğe sahiptir. Bu pandanın bambuyu kavramasını sağladığı gibi tırmanmasını da kolaylaştırır.

Pandalar kabarık tüylerinin altında kalın bir deri tabakasına sahiptir; bu da dağların soğuk ve nemli iklimine kolay adapte olmasını sağlar. Kış geldiğinde kış uykusuna yatmak yerine pandalar dağlardan nispeten ılıman vadilere iner. Yaşadığı dağlarda kış ayları sırasında da taze bambu yaprakları bulunur. İlkbahar geldiğinde bambular filiz verir ve pandalar buna bayılır.

Ancak hayatlarının büyük kısmı karanlık ormanlarda geçtiği için pandalar uzağı pek göremez; aynı zamanda şirin görünmelerini sağlayan hantallık ve sakarlıkları da bundandır.

Yetişkin bir pandanın boyu 160-180 santimetre, ağırlığı 80-120 kilogramdır. Erkek pandaların vücut yapısı dişilerinkinden biraz daha gelişkindir; insanlar tarafından beslenenler de doğada bulunanlardan daha iridir. Yalnız yaşayan hayvanlar olarak, vahşi yetişkin pandalar bölgelerini yaşadıkları alana vücut sıvılarını sürerek işaretler. Her yılın mart ile mayıs ayları arasında dişi pandalar çiftleşme mevsimine girer; bu erkek pandaların kur yapmak için beklediği işarettir. Pandalar tek eşli değildir; farklı eşlerle çiftleşirler. Dişi pandaların yarıya yakını çiftleşme mevsiminde gebe kalır ve bunların bazıları ikiz, hatta üçüz dünyaya getirir. Ancak dişi pandaların gebelik, doğum ve yavruların beslenmesi işini tek başına üstlenmesi gerekir. İnsan yardımı olmadan anne panda sadece en güçlü yavruya bakabilir ve zayıf olanları terk eder. Vahşi dişi panda üremek ve çocuklarını beslemek için sıcak bir ağaç kovuğu arar; yeni doğan bebeğini karşılamak için burayı kalın samanla doldurur.

ÇİFTLEŞME 4 YAŞINDA

Bir pandanın gebeliği sekiz ay sürer. Yeni doğan pandalar fare kadar küçüktür; ortalama ağırlıkları 120 gramdır ama en küçükleri sadece 50 gram da olabilir. Seyrek beyaz tüyleri bulunan yavrular, gözlerini açamaz ama çok yüksek sesle bağırabilir. Doğumdan iki hafta kadar sonra yavruların tüyleri uzar ve siyaha dönüşecek tüylerin rengi koyulaşmaya başlar. Bi̇r ay içinde kulaklar, gözler, ayaklar ve omuzlarda siyah kürk belirir. Altı ile sekiz haftalık olduğunda yavrunun gözleri açılır, dişleri çıkmaya başlar. Üç ay sonra da yavaş yavaş emekler.

18 aylık olduğunda yavru annesinin bakımını terk etme ve kendi başının çaresine bakma yeteneğine kavuşur. Bunun öncesinde annesinden barınak ve yemek bulma, beslenme, ağaca tırmanma ve yüzme eğitimi alır. Pandalar altı yaşından itibaren kurlaşmaya başlar. Esaret altındaki pandalarda daha uygun koşullardan dolayı kurlaşma ve çiftleşme dört yaşında başlar.

Pandaların sekiz milyon yıl önce Çin topraklarında yaşayan ataları, modern pandaların yarısı büyüklüğündeydi. Ancak fosil dişlerinden anlaşıldığı kadarıyla yeme alışkanlıkları bugünkü pandalara benziyordu. Bir milyon yıl kadar önce pandalar hızla gelişti. Doğu ve Batı Çin’in pek çok bölgesinin yanı sıra Güney Myanmar ve Kuzey Vietnam’da bile panda kalıntıları bulundu.

Batı Jin Hanedanlığı (265-316) döneminde insanlar pandayı bir barış sembolü olarak görmeye başladı. Savaş sırasında taraflardan biri üzerinde panda resmi bulunan bir bayrak kaldırdığında bu, savaşın askıya alınmasını ve barış yapılmasını talep eden bir girişim olarak kabul edilirdi. Sonrasında panda barış ve dostluk elçisi haline geldi. Japonlar’ın tarihi kayıtlarına göre, Tang Hanedanlığı İmparatoru Wu Zetian (624-705) Japon İmparatoru’na bir çift canlı panda hediye etti.

KAÇAK AVLAMALAR DA VAR

Pandalar, sadece Çin için bir ulusal hazine değil; aynı zamanda tüm dünyanın sevgilisi.

Batılılar pandayla 19. yüzyılda tanıştı. 1869’da Fransız misyoner Armand David, Sichuan eyaletine bağlı Baoxing’de yöre halkının çizgili ayı dediği bir hayvan keşfetti ve Paris, Fransa’ya bir numune yolladı. Yeni türe Ailuropoda melanoleuca adı verildi. O günden beri panda, Avrupalı ve ABD’li araştırmacı ve maceraseverlerin ilgisini çekiyor. Başkan Roosevelt’in oğlunun da aralarında olduğu bir grup kaşif, panda aramak için Çin’in güneybatısındaki dağları ziyaret etti. 1936’da ABD’li bir moda tasarımcısının Sichuan eyaletinin Wenchuan ilçesinden çaldığı üç aylık bir pandayı ülkesine kaçak yollarla sokmaya çalışması büyük bir heyecana sebep oldu. 10 yıl içinde 20 panda daha Avrupa ve ABD’ye kaçırıldı ama hiç biri doğum yapmadı. Kaçak avlanan panda sayısının da 100’ün üzerinde olduğu tahmin ediliyor.

Çin Halk Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren dev pandaların korunmasını önemli bir görev addetti. 1960’larda panda korunan hayvanlar arasına dahil edildi ve pandalar için Wolong’la birlikte dört doğa koruma alanı daha oluşturuldu. 1970’lerde ilk ulusal panda sayımı yapıldı ve panda koruma alanlarının sayısı 13’e çıkarıldı. 1990’larda ulusal panda koruma alanlarının sayısı 36’yı buldu.

Yeni yüzyılla birlikte Çin bir çok bölgede tarım alanlarını yeniden ormana dönüştürdü ve yöre sakinlerini buralara yerleştirdi. Günümüzde Çin’de pandaların korunmasına adanmış 63 doğa koruma alanı bulunuyor. Ulusal panda yaşam alanlarının toplam genişliği 1980’lerde 22 bin kilometrekare iken, bugün bu rakam 34 bin kilometrekareye ulaşmış durumda. Vahşi pandaların sayısı bin 300’den 2 bine çıktı. 2016’da Uluslararası Doğa Koruma Birliği, pandalara ilişkin koruma düzeyini “tehlike altında”dan “hassas”a çevirdi. (JIANG FUMEI serbest yazar.)



Yazar: Kerem Kofteoglu
1963’te Mardin’de doğdu. İlk ve lise eğitimlerini İstanbul’da tamamladı. Dünya gazetesinde Reklam Bölümü'nde işe başladı. Sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nı takip eden muhabirlerden biri oldu. Daha sonra sırasıyla Hürriyet Gazetesi’ne bağlı haftalık Ekonomist Dergisi ve Sabah grubunun Para dergisinde çalıştı. Bir dönem Turizm Yazarları Derneği’nin (TUYED) Başkanlığını yürüten Köfteoğlu, halen çeşitli dergilerde serbest gazetecilik yapıp, bazı kurumlara basın ve turizm danışmanlığı hizmeti veriyor.