Tianjin Zirvesi: Erdoğan–Xi Buluşmasının Stratejik Anlamı
- 1 Eylül 2025
- Yayınlayan: Kerem Kofteoglu
- Kategori: Son Yazılar

Tianjin’de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in görüşmesi, sıradan bir diplomatik temasın çok ötesinde mesajlar verdi. Bu buluşma, küresel dengelerin yeniden şekillendiği bir dönemde Türkiye’nin pozisyonunu nasıl kurguladığını anlamak açısından kritik önemde.
Mehmet Öğütçü (Londra Enerji Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı): Türkiye, NATO üyesi kimliğini korurken ŞİÖ platformlarında da görünürlük kazanarak çok eksenli bir diplomasi yürütüyor. Ankara, kendini yalnızca Batı’ya sabitlemeyip, Doğu ile bağlarını derinleştirerek özgün bir köprü olma iddiasını pekiştiriyor. Bu, bir tercih değil; jeopolitik zorunluluk ve stratejik fırsatların doğal sonucu.
Ekonomi ve enerji boyutu
Erdoğan–Xi görüşmesinin merkezinde Orta Koridor ile Kuşak-Yol Girişimi’nin entegrasyonu vardı. Türkiye, bu sayede Avrasya’nın transit ve lojistik omurgasında daha belirleyici bir rol üstlenebilir. Yenilenebilir enerji, 5G, biyoteknoloji, altyapı ve finansal iş birliği alanları gündemin öne çıkan başlıklarıydı.
Çin’den gelecek doğrudan yatırımlar, Türkiye’nin ekonomik dayanıklılığını artırma potansiyeline sahip.
Küresel güney dayanışması
Xi’nin, Türkiye–Çin ilişkilerini yalnızca ikili değil, aynı zamanda küresel güneyin çıkarlarını savunan çok kutuplu düzenin parçası olarak nitelemesi dikkat çekici.
Bu, Batı merkezli kurum ve ittifakların dışında da yeni blokların oluştuğuna işaret ediyor. Erdoğan’ın bu söylemi sahiplenmesi, Türkiye’nin bağımsız, dengeleyici ve oyun bozucu rolünü güçlendiriyor.
Türkiye için anlamı
Bu görüşme, Türkiye’nin gelecekteki stratejik yönelimine dair üç önemli mesaj barındırıyor:
- Çeşitlilik: Batı ile bağları koparmadan, Doğu ile ekonomik ve jeopolitik ilişkileri geliştirmek.
- Köprü rolü: Avrupa, Orta Asya ve Orta Doğu arasında kritik transit ve enerji koridoru olma konumunu güçlendirmek.
- Çok kutuplu dünyada esneklik: Yeni bloklar arasında denge kurabilen aktör olarak konumunu sağlamlaştırmak.
Türkiye–Çin İlişkilerinin Olası Senaryoları
Önümüzdeki on yılda Türkiye–Çin ilişkilerinin seyrini belirleyecek üç ana senaryo öne çıkıyor:
- Stratejik Ortaklığa Doğru Yakınlaşma
Orta Koridor’un Kuşak-Yol Girişimi ile tam entegrasyonu, enerji ve teknoloji alanlarında ortak yatırımlar ve finansal iş birlikleri Türkiye’yi Avrasya’da Çin için kritik bir ortak haline getirebilir. Böyle bir senaryoda Türkiye, Batı’ya bağımlılığını azaltarak, çok kutuplu düzenin merkez ülkelerinden biri olur.
- Dengeli Çok Taraflılık
Türkiye, Batı ile NATO ve AB ekseninde bağlarını korurken; Çin, Rusya ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini çeşitlendirerek denge politikası yürütür. Bu senaryo, riskleri minimize ederken Türkiye’nin küresel diplomaside “dengeleyici aktör” rolünü güçlendirir.
- Çatışma ve Gerilim Riski
Eğer ABD–Çin rekabeti keskinleşirse, Türkiye’nin Batı ittifakındaki pozisyonu ile Pekin’le derinleşen ilişkileri arasında sıkışma riski doğar. Böyle bir durumda Ankara, taraflar arasında manevra alanı daralabileceği gibi, ekonomik ve siyasi baskılara da maruz kalabilir.
Sonuçta, 2035’e giderken Türkiye’nin kazanacağı veya kaybedeceği şey, yalnızca Çin’le kurduğu ilişkiler değil; bu ilişkileri Batı, Orta Doğu ve Avrasya dengeleriyle nasıl yöneteceği olacak. Türkiye için mesele “Çin mi Batı mı” sorusu değil; her iki tarafla da iş yapabilen, bağımsız ve çok yönlü bir oyuncu kalabilmek.
Son söz
Tianjin’deki Erdoğan–Xi buluşması, Türkiye’nin “yalnızca ittifaklara bağlı değil, kendi çıkarları doğrultusunda bağımsız hareket eden” bir aktör olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Teknoloji, enerji, altyapı ve küresel yönetişim alanlarında Çin ile yakınlaşma; Batı ile sürtüşmeleri artırma riskini barındırsa da, Türkiye’ye oyun bozucu ve dengeleyici bir konum kazandırıyor.