“Ukrayna, özel bir statü ile varlığını sürdürebilir”
- 31 Temmuz 2024
- Yayınlayan: Kerem Kofteoglu
- Kategori: Son Yazılar

“ABD 1945 den sonra kurmuş olduğu dünya düzenini sürdürebilmek ve en azından yeni dünya düzeni üzerindeki hegomonyasını devam ettirebilmek için öncelikle Rusya’yı birinci tehdit olarak belirlemiştir” diyen Genelkurmay Başkanlığı eski İstihbarat Başkanı, aynı zamanda İstinye Üniversitesi Güvenlik, Savunma Stratejileri Uygulama ve Araştırma Merkezi Koordinatörü İsmail Hakkı Pekin, ABD’nin NATO üzerinde Rusya-Ukrayna Savaşını China Today Türkiye’ye değerlendirdi. Aşağıda bu değerlendirmeyi bulacaksınız.
“ABD 1945 den sonra kurmuş olduğu dünya düzenini sürdürebilmek ve en azından yeni dünya düzeni üzerindeki hegomonyasını devam ettirebilmek için öncelikle Rusya’yı birinci tehdit olarak belirlemiştir. Bu maksatla Rusya’yı hem batıdan hem de doğudan etkisiz hale getirmek için bir politika yürütmeye başlamıştır. Bu dış politika Rusya’yı denizlerden uzaklaştırarak karaya hapsetmeyi ve yeni dünya düzenindeki etkisini azaltmayı hedeflemiştir. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ana nedeni budur. Ukrayna, ABD dış politikasının uygulanmasında bir araç olarak kullanılmıştır. Kullanılmaya da devam edilmektedir. AB ve NATO’ya alınma bir havuç olarak kullanılmıştır Hala da kullanılmaktadır.
ABD uyguladığı politika ve strateji gereği Rusya’nın Ukrayna saldırısını öncelikle Batıyı korkutmakta kullanmıştır. Saldırgan Rusya’ya karşı Avrupa ülkeleri ABD etrafında birleşmiş ve NATO güçlendirilmiştir. Hem ABD hem de Avrupa ülkeleri Ukrayna’ya savaşı kazanabilmesi için çok büyük yardım ve destekte bulunmuşlardır. Bu politika ve strateji ABD’nin NATO’daki konumunu daha da güçlendirmiştir. ABD NATO’yu istediği gibi yönlendirme imkanı elde etmiştir.NATO’nun Ortadoğu, Afrika ve Asya -Pasifik vb. bölgelerde kullanılması konusunu kabul ettirmiştir. NATO’yu yeni dünya düzeninin silahlı gücü olarak lanse etmeye başlamıştır.
ABD, Avrupa’yı Rusya tehdidiyle korkutuyor
Daha önce de belirttiğim gibi ABD’nin mevcut politikası ve bu politikanın yürütülmesi için geliştirdiği strateji ; Avrupa’yı Rusya tehdidi ile korkutarak NATO’nun güçlendirilmesi, Avrupa’nın güvenlik mimarisinin ana unsurunun NATO ve ABD olmasıdır. Avrupa’nın güvenlik okusunda bağımsız politika ve stratejiler geliştirmesinin engellenmesidir. Böylece savunma sanayilerinin de ABD’ye bağımlı olması sağlanmıştır. Aslında soğuk savaşın sona ermesinden sonra ihtiyaç olmamasına rağmen NATO’nun muhafaza edilmesinin temel nedeni de budur.
Trump’ın başkan seçilmesi halinde ABD’nin mevcut politikasının ve stratejisinin fazla değişmeyeceğini düşünüyorum. ABD’nin yeni dünya düzenindeki hegomonyasını sürdürebilme hedefinin devam edeceğini değerlendiriyorum. ABD önümüzdeki seçimden sonra kendi içindeki sorunlarla daha çok meşgul olacağını düşünüyorum. Olaylar bunu işaret ediyor. Bu duruma ekonomiyi ve Çin’in gelişimini de ilave edersek ABD Başkanı kim olursa olsun Ukrayna’nın NATO üyeliğinin gerçekleşmesi zorlaşmanın ötesinde mümkün görülmemektedir.
ABD milyarlarca dolarlık silah satıyor

ABD ve dünyanın gidişatı dikkate alındığında Ukrayna’nın doğu ve güney bölgelerinin Rusya’da kalması, Ukrayna’nın geri kalanının özel bir statü ile varlığını sürdürmesi mümkün olabilir. Özel statüden kastım; Ukrayna’nın NATO üyesi olmaksızın Rusya, Avrupa ve ABD arasında belirlenecek bir nevi garantörlük anlaşmasıdır. Tabii ABD’nin kendi iç sorunları nedeniyle bu garantörlük anlaşmasında etkili olup olmayacağı ayrı bir tartışmadır.
ABD’nin mevcut Ukrayna- Rusya politika ve stratejisi ABD’ye ekonomik olarak yük getirdiği düşünülebilir. Ancak ABD bu sayede yüz milyarlarca dolarlık silah, araç, gereç malzeme satıyor. Avrupa başta olmak üzere çok sayıda ülke savunma sanayii ve savunma sistemlerinin ABD’nin kontrolüne girdiğini ve bu bağımlılığın en az yüzyıl etkisini sürdürebileceğini söyleyebilirim. Mevcut politika ve strateji bir çok ülkeye ekonomik ve siyasi yaptırımlar uygulanmasına imkan vermektedir. Bu yaptırımlarla ABD birçok konuda tekel konumuna gelmektedir. Bunları da ABD’nin ekonomik kazançlarına eklemek gerekir. ABD’yi ekonomik, siyasi ve askeri güç olarak zayıflatmanın temeli yeni dünya düzeninin ABD kontrolünde gelişmesinin engellenmesidir.”