XI’AN, KADIM İPEK YOLU MİRASINI KORUYOR
- 7 Ağustos 2021
- Yayınlayan: Kerem Kofteoglu
- Kategori: Son Yazılar

Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, 2013’te gerçekleştirdiği Özbekistan ziyareti sırasında Amir Timur Müzesi’ni gezerken kadim İpek Yolu’nun bir haritasını gördü. Sağ tarafındaki bir noktayı işaret ederek mihmandarına “Burası Xi’an, İpek Yolu’nun başlangıç noktası ve benim memleketim” dedi.
(CHINA TODAY TÜRKİYE)--Xi’an ya da yüzlerce yıl boyunca kullanılan adıyla Chang’an, 3 bin yılı aşkın bir süredir varolan bir kent ve yerleşim alanı; bin 100 yıl boyunca da feodal Çin’in ulusal başkenti olarak hizmet vermiş bir şehir. En olgun çağlarını Han ve Tang hanedanlıkları döneminde yaşayan şehrin etkileri, kadim İpek Yolu’nun açılmasından ötürü çok uzak ve yaygın bir coğrafyaya ulaştı. Bu ticaret ve kültür yolu sayesinde Han ve Tang imparatorlukları diğer medeniyetlerin en gelişmiş unsurlarını ithal etti, benimsedi ve Çin kültür sistemine dahil etti. Bu da Çin tarihinin bu iki dönemini tanımlayan kapsayıcılık, açıklık ve çeşitlilikle sonuçlandı ve Xi’an’ın zengin ve farklı tarihsel miras ve mutfak kültürünü yarattı.
KADİM KOZMOPOLİS
Çin’in iç bölgeleri, daha M.Ö. 3. yüzyıldan itibaren o dönemki adıyla Batı Bölgeleri (bugünkü Orta Asya, Batı Asya, Güney Asya ve Çin’e bağlı Xinjiang) ile ticaret yapmaya başladı. Han İmparatoru Wudi hükümdarlığı sırasında özel elçisi Zhang Qian’ı iki kez Batı Bölgeleri’ndeki hanlıklara yolladı. Yaklaşık on yıl içinde Chang’an ile Avrupa’yı Orta ve Batı Asya üzerinden birbirine bağlayan bir ticaret yolu oluştu. Han Hanedanlığı yolun güvenli ve düzgün işlemesi için bugünkü Xinjiang ve Orta Asya’nın da dahil olduğu geniş bir yetki alanına sahip Batı Bölgeleri Hamiliği’ni kurdu. Alman seyyah ve coğrafyacı Ferdinand Baron von Richthofen, bu güzergah için İpek Yolu adını ilk kez Çin: Seyahatlerimin Sonuçları ve Buna Dayalı İncelemeler kitabında kullandı. Sonrasında da bu isim genel kabul gördü ve yaygın bir şekilde kullanıldı.

Tang Hanedanlığı döneminde Chang’an’da gayet hareketli iki pazar vardı—Doğu Pazarı ve Batı Pazarı. Bunlar şehrin merkezi iş bölgeleri olduğu gibi ülkenin de sanayi ve ticaret üssüydü. Doğu Pazarı kraliyet ailesine, soylulara ve seçkinlere hizmet verdiği için lüks mallarla doluydu. Batı Pazarı, diğer adıyla Altın Pazarı ise aralarında Orta Asya, Güney Asya, Güneydoğu Asya, Kore ve Japonya’dan gelenlerin de bulunduğu uluslararası müşterilere hizmet verirdi. Zaman zaman sayıları bir kaç bine ulaşan bu yabancılar arasında en büyük grubu Orta Asya, Acemistan ve Arabistan’dan gelen—yöre halkının Hu tüccarları adını verdiği—tüccarlar oluşturuyordu. Bu insanların kendi memleketlerinin kültür ve gelenekleri zaman içinde Chang’an’ın yerel hayatına entegre oldu, özellikle kıyafet ve yemek bağlamında.
ERİTME POTASI
Doğu ile Batı arasındaki ekonomik faaliyetler güçlendikçe inanç sistemleri, bilim, teknoloji, kültür ve sanat alanındaki etkileşimler de çoğaldı. Budizm, Zerdüştlük ve İslam Çin’e bu yolla ulaştı; yerli itikatlarla bir arada ve yanyana varolup gelişti.
Çin’in M.Ö. 2. yüzyılda tanıştığı Budizm özellikle Tang döneminde hızla büyüdü. Chang’an, farklı ülke ve Budist tarikatlardan çok sayıda tanınmış şahsiyet ve vaizin yanı sıra müritlerle dolup taşan tapınaklar ve pagodalara ev sahipliği yaptı. Tarihi kayıtlar, Tang Hanedanlığı Chang’an’ında 122 manastır ve 31 rahibe manastırı bulunduğunu gösteriyor. İmparatorlar ve devlet erkanı, Budist mabetlerin inşasını finanse etmekten, rahip ve rahibelerin atamalarını onaylamaktan gurur duyardı.
Rahip Xuanzang bu dönemin en yetenekli Budist alimiydi ve Hindistan’daki ortodoks Budizm’i en iyi bilenlerin başında geliyordu. Xuanzang, 627’de Chang’an’dan yola çıkarak İpek Yolu üzerinden 25 bin kilometrelik bir seyahat sonucunda Hindistan’a gitti. Burada önce Nalanda Tapınağı’nda çalışmalar yaptı ve sonrasında da Budizm’in farklı ekollerini tanımak için ülkeyi gezdi. Çin’e döndüğünde beraberinde 657 cilt Sanskritçe Budist metin, bir çok Budist kutsal emanet ve çok sayıda Budist heykel getirdi. Xuanzang, Tang imparatorunun desteğiyle Chang’an’da ulusal sutra çeviri akademisini kurdu ve ülkenin dört bir yanından, ayrıca diğer Doğu Asya ülkelerinden çevirmenler buldu. Sonraki 20 yılda rahip ve yardımcıları, 74 Budist başlık altında bin 335 cilt kitap çevirdi; bunların toplamı 13.35 milyon Çince karakter ediyordu.
Müritlerinden Bianji’nin “Tang Hanedanlığı’nda Batı Dünyasının Budist Kayıtları” kitabında, Xuanzang’ın Gaochang’ın (bugün Xinjiang’ın Turpan şehrinin bulunduğu yerde kurulmuş kadim bir krallık) batısındaki 100 hanlık ve şehir devletinde yaşadıkları anlatılır. Bu kitap, aynı zamanda, Orta ve Güney Asya tarihiyle ilgili çalışmalar için eşsiz bir kaynak.
Xi’an’daki bir çok dini mekan, Xuanzang’ın dönemindeki inançlar arası temasların bir tanığı olarak hala ayakta. Bunların arasında iki Yaban Kazı Pagodası, en tanınmışları (dört Budist parmak kalıntısının bulunduğu) Famen Tapınağı olan bir dizi Budist tapınak, çeşitli Taocu mabetler ve Huajuexiang Büyük Camii bulunuyor.
GURME CENNETİ

Bir şehir büyüdükçe ekonomisi canlanır, nüfusu artar ve yerel mutfak sanatları da bunun bir sonucu olarak hızla gelişir. Çin medeniyet ve kültürünün beşiği olarak Xi’an da bir dizi klasik Çin yemeğinin kaynağı: M.Ö. 3. yüzyıldan kalma liangpi soğuk noodle, M.Ö. 10. yüzyıldan guokui, geçmişi Kuzey Song Hanedanlığı’na uzanan kristal kek ve yine geçmişi Ming Hanedanlığı’na uzanan osmanthus persimon keki gibi. Bunlar, Xi’an’da hala popüler yemekler. Roujiamo, diğer adıyla “Çin hamburgeri”—cep ekmeği içine doğranmış domuz eti—1920’lerde ortaya çıkmış ve bugün ülke genelinde sevilen bir sandviç.
Xi’an mutfağı, kadim başkent ile diğer ülkeler, özellikle de Arap ülkeleri arasında mekik dokuyan yabancı tüccarların derin bir etkisini barındırıyor. Bunun bir örneği, kuzu çorbasında pişirilen naan ekmeği. Batı Bölgeleri’ndeki insanların beslenme biçiminde sığır ve koyun etinin hakimiyeti vardı ve mayasız buğday bisküvileri ticaret kervanlarının demirbaşıydı. Katılaşmış bisküviyi sıcak et suyu çorbanın içine doğradığınızda, ortaya uzunca bir süre boyunca vücudu sıcak, mideyi de dolu tutacak bir yemek çıkıyordu. Huma (susam) keki, toutou ekmeği (cep ekmek) ve kebap gibi Xi’an’a has diğer yemeklerin de İslami kökenleri var.
Bu mutfak etkisi iki yönlü işliyor. Örneğin İtalyan makarnası Çin noodle’nın bir yan ürünü. Orecchiette, popüler Xi’an atıştırması Mashi’yi şaşırtıcı derecede anıştırıyor. Ravioli Çin jiaozi’sini (haşlanmış ya da buharda mantı) açıkça çağrıştırıyor. Spagetti bolonez de hem görünüm hem tarif itibarıyla Xi’an’ın saozi noodle’ının yakın bir dostu gibi. Bunları doğrulamak zor ama yine de Doğu ile Batı’yı birbirine bağlayan kadim güzergah üzerinde yemeklerin de insanlarla birlikte aktığını ve içiçe geçtiğini tahayyül etmek mümkün.