Geçen hafta TYD´nin, dünya turizm hareketlerine yön veren önemli bir konuğu vardı. Dünya Turizm Örgütü İş Konseyi CEO’su Jose Antonio Ferreiro, bir konferans vermek için geldiği İstanbul´da sorularımızı yanıtladı.

Gelecek yıllarda her dört tur paketinden birinin internetten satılacağına dikkat çeken Ferreiro, şirketleri teknoloji kullanımına çağırıyor. Şimdilik AB üyesi olmamanın Türkiye´ye Akdeniz çanağında büyük fiyat avantajı sağladığını söyleyen Ferreiro, turizmde güvenliğin de önemine dikkat çekiyor.

Geçen hafta İstanbul, turizm sektörü için önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Toplantıyı Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) düzenledi. ´Turizm Sektöründe Kamu-Özel Sektör İşbirliği ve Ortaklığı´ adı altında düzenlenen toplantıya, alanında dünya çapında üne sahip uzmanlar katıldı. Bu uzmanlardan biri de Jose Antonio Ferreiro´ydu. Ferreiro, bir anlamda ´turizmin patronu´ olarak da kabul edilen WTOBC’nin (World Tourism Organization Business Council-Dünya Turizm Örgütü İş Konseyi) CEO’su.
Toplantıda Dünya Turizm Örgütü İş Konseyi’nin yeni iş stratejileri konusunda bir sunum yapan Ferreiro, Ekonomist’le de özel bir röportaj yaptı. Ferreiro, turizm sektöründeki son gelişmelerden Türkiye’nin avantajlarına, turizmde kamu-özel sektör işbirliğinden KOBİ’lere sunulan fırsatlara kadar geniş yelpazedeki sorularımızı yanıtladı.

Ekonomist: Başında bulunduğunuz WTOBC’nin görev ve amaçlarından kısaca söz eder misiniz?
Ferreiro: WTOBC, eğitim enstitülerine sahip, kendine özgü bir eğitim konseyi de olan Dünya Turizm Örgütü (DTÖ) üyelerine hizmet veren bir kurum.  Aralarında otelci, acenteci, tur operatörü, ulaştırma sektörü, kamu ve özel sektör turizm kurum ve kuruluşlarından oluşan dünyanın çeşitli ülkelerinden 350 üyesi bulunan DTÖ’nün bir kolu olarak faaliyet gösteriyoruz. Kamu-özel sektör arasında köprü kuruyoruz. Bu konuda bir kitap yayınladık. Türkiye’den de kamu ve özel sektörden üyelerimiz var.
Üyelerinize ne tür hizmetler verip onları hangi konularda bilgilendiriyorsunuz?
Ferreiro: Her yıl düzenli olarak turizm sektörünü ilgilendiren konular çerçevesinde araştırmalar yapıyoruz. Şimdiye kadar iki araştırma yayınlayıp 40 seminer düzenledik. Düzenlediğimiz seminer ve konferansları da özellikle sektörü etkileyen güncel konuları tartışıyoruz. Örneğin, turizmde vergilendirme ve e-ticaretin etkileri gibi konuları irdeliyoruz. Yaptığımız araştırmaları konuyla ilgili kimselere satıyoruz. Araştırmalardan edinmek isteyen üyelerimizi ise belli indirimlerden yararlandırıyoruz. Çalışmalarımızı kamu ve özel sektörün katılımını sağlayacak şekilde düzenliyoruz.
İstanbul’da katıldığınız toplantının da ana teması kamu-özel sektör işbirliği. Konuya böylesine önem verilmesini biraz açar mısınız?
Ferreiro: Turizmde kararların alınıp uygulanması açısından kamu-özel sektör işbirliği son derece önemli. Bu, 11 Eylül saldırısından sonra daha da önem kazandı. İkisi arasında bir işbirliği kurulamadığında işlerde ciddi aksamalar meydana geliyor.
Turistin profili, damak tadı, beklentileri ve tatil alışkanlıkları, yıldan yıla değişiyor. Böylesine hızlı değişimlerin yaşandığı sektörde kamu ve özel sektörün mutlaka işbirliği içinde olması gerekiyor. Özel sektör, tüketicilerin beklentilerine yakın olduğundan sektörde olup bitenleri biliyor. Ama yasa çıkarma yetkisi yok. Özel sektör, hükümetlerin turizm politikalarını etkilemeye başladı. Alınan kararlar sonucu kazanan taraf, ülke ekonomi oluyor.
Son yıllarda turizm sektöründe hangi gelişmeler, ne tür radikal değişimlere yol açıyor?
Ferreiro: Tüketicinin eğilimleri açısından baktığımızda yeni teknolojiler olumlu etki yapıyor. Örneğin, adına ´city break-şehir molası´ dediğimiz hafta sonu tatilline çıkanların sayısı artıyor. Şehir molası verenler, hızlı hareket edip çabuk karar veren bir kesim.
Bunlar, internette gezinerek topladıkları bilgiler ışığında hafta sonunu hangi şehirde geçireceklerine karar veriyor. Türkiye, Avrupa’ya olan yakınlığından dolayı bu noktada önemli bir avantaja sahip. Günümüzde e-ticarete kayıtsız kalanların rekabetten de uzaklaştığına tanık oluyoruz.
İnternetin turizm sektöründeki etkileri konusunda bir araştırma yaptığınızı biliyoruz. Bu araştırmadan çıkan sonuçlar hakkında bilgi verir misiniz?
Ferreiro: Yaptığımız araştırmaya göre, gelecek yıllarda satın alınacak her dört tur paketinin biri, internet üzerinden gerçekleştirilecek. On-line seyahat alanında hızlı bir gelişme yaşanacak. Seyahate konu olan ürünlerinin pazarlanıp satın alınmasının yarısına yakını, e-ticaret mantığıyla B2B (işletmeden işletmeye) olarak gerçekleştirilecek. Halen yüzde 15 düzeyinde olan paket tur satışlarının gelecek üç-dört yıl içinde yüzde 25 seviyesine çıkacağını tahmin ediyoruz. Bize göre internet, turizmin ideal bir ortağı.
‘İdeal ortak’, sektörün küçüklerinin önüne ne gibi fırsatlar çıkarıyor?
Ferreiro: KOBİ düzeyindeki şirketler, özel ürün ya da tur paketlerini internetten duyuruyor. Bütçesine ve zevkine uygun tatil arayan tüketici, aradığına internetten ulaşıyor. Otel zincirlerinden birine bağlı olmayan, ailenin işlettiği bir oteli ele alalım. Aile, internet teknolojilerinden yararlanarak otelini dünyanın en ücra köşesinde bile tanıtıp müşteri çekebilir. Bunun için ciddi paralar harcaması gerekmiyor. Yeni teknolojiler, bir anlamda her düzeydeki şirketleri eşit duruma getiriyor.
Öte yandan dev tur operatörleri büyük organizasyonlara odaklandığından küçük, butik işlere zaman ayıramayabilir. İşte bu noktada butik işler için küçük acentelere iş imkanı doğuyor. Havayolu şirketleri de internette bilet satışı gerçekleştirerek acentelere verecekleri komisyondan kurtulup bunu fiyatlarına yansıtıyor.
Bildiğiniz gibi, Türkiye’nin AB üyeliği 2004’te görüşülecek. Şimdilik AB’ye üye olamayan Türkiye’deki turizm sektörü, bu süreçten nasıl etkilenebilir?
Ferreiro: Bu sürenin turizm sektöründe herhangi olumsuz bir etki yaratacağını sanmıyorum. Dünya turizmi, 11 Eylül saldırısından olumsuz yönde etkilenirken Türk turizmi, gelişme kaydetti. Bunu da AB’ye üye olmadığı bir dönemde gerçekleştirdi.
AB üyesi olamamanın Türkiye’ye turizm alanında bir avantaj sağladığını söyleyebilirim. Şöyle ki, Akdeniz çanağındaki AB üyesi rakiplerinden İspanya, İtalya, Portekiz ve Yunanistan, euroya bağlandığından artık para birimlerinde herhangi bir devalüasyona gidemiyor. Oysa Türkiye, bunu yapabilir. Elinde fiyatlarla oynama kozu bulunan Türkiye, bunu bir avantaj olarak kullanabilir.

”Güvenlik konusu önem kazandı”
Güvenlik konusunda kamu-özel sektör işbirliğine ilişkin geliştirdikleri bir programın bu yılın başında ABD’de uygulamaya konduğunu belirten Jose Antonio Ferreiro, şunları söylüyor:
“Barışın korunmasında herkese önemli görevler düşüyor. 11 Eylül saldırısından sonra güvenliğin sağlanması konusunda kamu-özel sektör işbirliği daha da önem kazandı. Hatırlanacağı gibi söz konusu saldırıyı, Bali ve Moskova’daki terörist saldırılar izledi. Paket turlar dışında kendi başına seyahat edenlerin sayısı da artıyor. Bu kesimin macerayı seviyor olmasına rağmen, tatillerini güvenlik içinde geçirmeleri şart. Bu konuda da herkesin üstüne düşeni yapması gerekiyor.
Kamu-özel sektör işbirliğine ilişkin yayınladığımız kitapta bu konulara değiniyoruz. Kitapta anlatılanlar, halen ABD’de fiilen uygulanıyor. Güvenliğin yanı sıra halkla ilişkiler faaliyetlerine de ağırlık verilmeli. ABD’deki uygulamalarda hangi nota ulaşılıp ne gibi sonuçlar elde edildiğini mart ayında Berlin´de açılacak olan ITB Turizm Fuarı’nda açıklayacağız.”

Yayın yeri: Ekonomist, yayın tarihi 2003



Yazar: Kerem Kofteoglu
1963’te Mardin’de doğdu. İlk ve lise eğitimlerini İstanbul’da tamamladı. Dünya gazetesinde Reklam Bölümü'nde işe başladı. Sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nı takip eden muhabirlerden biri oldu. Daha sonra sırasıyla Hürriyet Gazetesi’ne bağlı haftalık Ekonomist Dergisi ve Sabah grubunun Para dergisinde çalıştı. Bir dönem Turizm Yazarları Derneği’nin (TUYED) Başkanlığını yürüten Köfteoğlu, halen çeşitli dergilerde serbest gazetecilik yapıp, bazı kurumlara basın ve turizm danışmanlığı hizmeti veriyor.

Bir yanıt yazın