Büyükelçi Önen: Tarihin Sarkacı Yeniden Asya’ya Doğru Kayıyor

Türkiye ile Çin arasındaki ilişkiler her alanda istikrarlı bir şekilde gelişiyor.  Pekin Büyükelçimiz Abdulkadir Emin Önen, “Önümüzdeki yıllarda Çin’e gıda ihracatının 1 milyar dolara,  Çin’in Türkiye’deki yatırımlarının da  4 milyar doları çıkmasını bekliyoruz” diyor.

Türkiye, Çin’le ilişkilerini bugünü değil, geleceği de dikkate alarak hızlandırıyor. Günümüzde iki ülke arasındaki ilişkiler ekonomi, turizm, ulaştırma, ticaret gibi alanlar başta olmak üzere birçok alanda istikrarlı bir şekilde gelişiyor.

Türkiye-Çin ilişkileri dünyayı kasıp kavuran pandemiye rağmen çok boyutlu olarak devam ediyor. Pekin Büyükelçisi Abdulkadir Emin Önen, iki ülke arasındaki mevcut durumu özetledikten sonra önümüzdeki döneme ilişkin hedefleri de haftalık PARA Dergisi’ne anlattı.

Geçtiğimiz yıl, Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’nin “Yeniden Asya” vizyonunu açıkladı. “Yeniden Asya” vizyonu odağındaki Çin’de görev yapan bir diplomat olarak iki ülke arasındaki son durumu özetleyebilir misiniz?

Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun ifade ettiği gibi Asya, yeniden dünyanın ekonomik ve siyasi ağırlık merkezi haline geliyor. Bir diğer ifadeyle; tarihin sarkacı yeniden Asya’ya doğru kayıyor, Asya yeniden yükseliyor. Asya’daki gelişmelerin 21. yüzyıla kayda değer biçimde yön vereceğini değerlendiriyoruz.  Şüphesiz bu vizyonun en önemli odak ülkelerinden biri Çin’dir. Türkiye ve Çin küresel ve bölgesel düzeyde yükselen iki büyük ülkedir. 2035 yılı projeksiyonlarına göre Çin’in, dünyanın en büyük ekonomisi Türkiye’nin ise en büyük beşinci ekonomisi olması beklenmektedir. Dolayısıyla ilişkilerimizde bugünü değil geleceği planlayan adımlar atmaya gayret ediyoruz.  Bugün Türkiye-Çin ilişkileri ekonomi, turizm, ulaştırma, ticaret gibi alanlar başta olmak üzere birçok alanda istikrarlı bir şekilde gelişimine devam ediyor.  Covid-19 salgınına rağmen, Çin ve Türkiye arasındaki ilişkiler siyaset ve ekonomi başta olmak üzere birçok alanda aralıksız şekilde devam ediyor.

İki ülkenin cumhurbaşkanları 5 yılda 8 kez görüştü, COVID-19’da da Çin’e el uzattık. Tüm bu gelişmeler iki ülke arasında ilişkilere nasıl yansıyor?

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Çin Devlet Başkanı Şi Jinping arasında geçtiğimiz yıllarda yoğun bir görüşme trafiği yaşandı. Türkiye ve Çin arasında bakanlar düzeyinde temaslar pandemi sürecinde de sürdü. Dışişleri ve Ticaret Bakanlarımızın Çinli muhatapları ile bu yıl gerçekleştirdiği telefon görüşmelerine ek olarak, bakan yardımcısı ve teknik düzeyde görüşmeler de salgın sürecinde yoğunlaşmıştır. Türkiye ve ile Çin Sağlık Bakanlıkları arasında salgınla mücadelede tecrübe paylaşımları gerçekleşti. Büyükelçi olarak göreve başladığım günden bu yana Pekin Büyükelçiliğimizde çalışan diplomat ve müşavirlerimizin sayısında önemli bir artış sağladık.  Daha önce boş olan eğitimden, tarım ve basına kadar çok önemli olan alanlarda bugün görev yapan müşavir arkadaşlarımız bulunuyor. Türkiye’nin Çin ile ilişkileri geliştirmeye yönelik kararlılığını ortaya koyması açısından bu gelişmeyi de paylaşmaktan memnuniyet duyuyorum.

Çin’e süt, kiraz ve antepfıstığı gibi gıda ürünlerinin ihracı konusundaki engeller kalktı. Önümüzdeki dönemde başka ürünler için de bir müjdeniz var mı?

Çin yıllık 2 trilyon doların üzerinde ithalat gerçekleştiriyor ve geçtiğimiz yıl gıda ürünleri ithalatının toplamı 140 milyar dolar oldu. İhracatçılarımızın böylesine büyük bir pazardan daha fazla pay almasını sağlamak, göreve başladığım günden bu yana ilk öncelim oldu. Çin mevzuatı uyarınca, gıda ürünleri ithalatında bütün ihracatçı ülkelerin spesifik protokolleri imzalanmasını öngören süreci tamamlaması gerekiyor. 2018 yılında 138,7 milyon dolar olan Çin’e gıda ve tarım ürünleri ihracatımız 2019 yılında 225,4 milyon dolara yükseldi. Bu alanda hedefimiz de Çin’e gıda ürünleri ihracatını 2023 yılına 1 milyar dolara çıkarmaktır. Bu hedefe ulaşmak için de Çin’e kanatlı eti, narenciye, nar, defne yaprağı, et ürünleri, elma, üzüm, kivi ve iç badem ihracatımızın başlayabilmesi için konunun muhatabı ÇHC Gümrükler Genel İdaresi ile görüşmeler yoğun bir şekilde devam ediyor.

Kuşak ve Yol Projesi kapsamında artarak devam eden yatırımlar var. Çin’in ihtiyaçlarını bilen bir diplomat olarak Türk girişimcilere bu pastadan pay alabilmesi için ne yapmasını önerirsiniz?

Büyükelçi olarak göreve başlamamın ardından Türkiye’deki ‘Uzak’doğu kavramının iş adamlarımızın zihninde kırılması için her fırsatta Çin’i ve ülkedeki fırsatları anlatıyorum. İş adamlarımızın Çin’den ne alabilirim değil, Çin’e ne satabilirim anlayışı ile Çin pazarına yaklaşması gerekiyor. Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan, ‘Çin almak için uzak değilse satmak için de uzak değil’ diyor. Öncelikle iş insanlarımızın zihinlerinde Çin’e yönelik yaklaşımın değişmesi gerekiyor. Kuşak ve Yol Projesi (KYP) kapsamında yapılan yatırımlar ve bu projeye bağlı olarak gelişen sektörler de girişimcilerimiz için büyük potansiyeller sunuyor. Bu sektörlerin arasında inşaat, liman işletmeciliği, demiryolu taşımacılığı ve bağlı sektörleri sayılabilirim. Bunların yanında KYP hiç şüphesiz turizm alanındaki potansiyelimizin daha net olarak ortaya çıkması için de büyük fırsatlar sunacaktır.

Çin, ihracata dayalı büyüme modelinden ithalata da öncelik veren bir politikaya geçiyor. Bu politika değişikliği, KYP’de ‘Orta Koridor’ olan Türkiye’nin önüne ne gibi yeni fırsatlar çıkarabilir?

Orta Koridor’un en önemli ayağı olan ve Demir İpek Yolu olarak da adlandırılan Bakü-Tiflis-Kars (BTK) Demiryolu Projesi, Ekim 2017’de hizmete girdi. Bu demiryolu sadece Türkiye ile Azerbaycan ve Gürcistan’ı birbirine bağlamamakta aynı zamanda Londra’dan kalkan bir trenin Pekin’e kesintisiz gidebilmesi için de gerekli altyapıyı sağlıyor. Başlangıçta 1 milyon yolcu ve 6,5 milyon ton yük taşıması öngörülen BTK Demiryolları’nın Çin ile Avrupa arasındaki kesintisiz ticaretin tesisinde yeni bir perspektif sunacak. Bu güzergahın 2034 yılında 3 milyon yolcu, 17 milyon ton yük taşıma kapasitesine ulaşacağı tahmin ediliyor. Orta Koridor, süre açısından da büyük avantajlar sağlayacaktır. Çin artık sadece ucuz iş gücüyle anılan bir ülke değil, aynı zamanda Ar-Ge ve teknoloji üretiminin de giderek arttığı bir merkez haline geliyor. Bunun yanında Çin’de harcanabilir geliri AB standartlarında olan 300 milyonun üzerinde bir orta ve üst gelir grubu ortaya çıkmıştır. Türkiye olarak; gıda ürünlerinin yanı sıra tekstil ve konfeksiyon ile beyaz eşya gibi sektörlerde dünyada kendisini kanıtlamış Türk markaları için Çin’de önemli potansiyel olduğunu düşünüyorum.

2021 yılında iki ülke arasında diplomatik ilişki kurulmasının 50. yıldönümünü kutlayacağız. İşbirliğini daha ileriye taşımak adına ne gibi çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

2021 yılında Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında diplomatik münasebetlerin tesis edilmesinin 50. yıldönümünü idrak edeceğiz. Bu tür tarihi yıldönümleri ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesi için muhtelif fırsatlar sunuyor. Yıldönümü kapsamında, karşılıklı ziyaretlerin gerçekleştirilmesi, iki ülke halklarını yakınlaştıracak kültür, turizm, sanat ve spor sahalarında ortak faaliyetlerin icra edilmesine, ticaret ve yatırım alanında karşılıklı etkinlikler düzenlenmesine yönelik kapsamlı bir çalışma yapıyoruz. Çin’de Yunus Emre Türk Kültür Merkezi açılması öncelikli gündem maddelerimizden bir tanesi.  Bu alandaki yasal bütün altyapıyı geçtiğimiz yıl tamamladık. Çin’de bir Türk-Çin Ticaret Odası’nın kurulmasına yönelik olarak gerekli girişimler iş insanlarımızın koordinasyonu vasıtasıyla yürütülüyor. Çin’deki diplomatik temsilciliklerimizle bu çabalara destek veriyoruz.

GİRİŞİMCİLERE 5 ÖNERİ

  • Tarihin sarkacı yeniden Asya’ya doğru kayıyor, yeniden yükselen Asya’yı yakından izleyin.
  • Zihinlerinizdeki Çin’e yönelik eski yaklaşımınızı değiştirin, bu pazara sadece almaya değil, ne satabileceğinize de bakın
  • Çin’de harcanabilir geliri AB standartlarında olan 300 milyonun üzerindeki kesimin lüks Türk markalarını satabileceğinizi aklınızdan çıkarmayın.
  • Kanatlı eti, narenciye, nar, defne yaprağı, et ürünleri, elma, üzüm, kivi ve iç badem ihracatı başlamak üzere buna hazır olun.
  • Kuşak ve Yol’un inşaat, liman işletmeciliği, demiryolu taşımacılığı ve bunlara bağlı sektörlere çıkaracağı fırsatları mutlaka değerlendirin. (Kaynak: Kerem Köfteoğlu /PARA Dergisi)


Yazar: Kerem Kofteoglu
1963’te Mardin’de doğdu. İlk ve lise eğitimlerini İstanbul’da tamamladı. Dünya gazetesinde Reklam Bölümü'nde işe başladı. Sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nı takip eden muhabirlerden biri oldu. Daha sonra sırasıyla Hürriyet Gazetesi’ne bağlı haftalık Ekonomist Dergisi ve Sabah grubunun Para dergisinde çalıştı. Bir dönem Turizm Yazarları Derneği’nin (TUYED) Başkanlığını yürüten Köfteoğlu, halen çeşitli dergilerde serbest gazetecilik yapıp, bazı kurumlara basın ve turizm danışmanlığı hizmeti veriyor.